289 milyon 89 milyonu yener!

16.02.2019 - 00:04 | Son Güncellenme: 16.02.2019 - 00:04

289 milyon 89 milyonu yener!

Ahmet ÇAKIR

Aslında Porto ve Benfica başta olmak üzere öteki Portekiz takımları, bizim ne kadar yanlış bir yolda olduğumuzu çok çarpıcı biçimde kanıtlıyor. İşte Benfica, 7 as oyuncusunu bu maça getirmiyor, altyapıdan takıma kazandırılan 5 oyuncuyla Galatasaray’ın karşısına çıkıyor ve istediği sonucu pek de
zorlanmadan elde edebiliyor.

Bizse, ‘Onu transfer ettik olmadı bunu edelim, yeni transferlere zaman lazım, o da olmadı yeni yapılanmaya gidelim’ masallarıyla kendimizi avutuyoruz. Sadece avutsak iyi, bunlar için olmayan bütçemizden 10 milyonlarca Euro harcıyoruz. Allah rahmet eylesin, Beşiktaşlı Dr. Sedat Özkol, futboldaki bu durumu, süper transfer modeli ile özkaynak düzeni modelinin mücadelesi olarak ayırırdı. (Özkaynak dediği o saçma altyapı lafının daha düzgün ifadesi.) Başarının en büyük dayanağı olarak transferin gösterilmesinin ne kadar büyük sorunlara yol açabileceğini 40 yıl öncesinden anlatmaya çalışmıştı.

Portekiz takımlarının asıl becerisi, oyuncu yetiştirme konusunda. Bir yandan onları satarak sağlam bir mali yapı kurabiliyor, bir yandan da hiç yabana atılmayacak başarılar kazanıyor. Benfica ve Porto’nun kazandığı Avrupa Kupaları ile öteki takımların başarıları ortada. Şöyle bir hesaplama çok eğlenceli olurdu: Avrupa Kupalarının başladığı 1955’ten bu yana Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş transfere ne para harcamış, bunun karşılığında Avrupa’na hangi başarıları elde etmiş? Herhalde Galatasaray’ın 2000’de kazandığı UEFA Kupası, bu açıdan dünyanın en ağır maliyetli kupası olsa gerektir.

Geçmişte, üst düzey Avrupa takımları ile aramızda çok net birtakım farklar olduğunu rahatlıkla görebilir ama taraftar-okur böyle istiyor diye yine de o maçları kazanacağımızı ileri sürerdik. Arada bir Galatasaray’ın Milan ya da Real Madrid galibiyetleri de buna dayanak sağlardı. Bu durum pek değişmedi, yorumcular hala her maçı Galatasaray’a kazandırıyor ama Sarı Kırmızılı takım Avrupa’da 99. galibiyeti Lokomotiv Moskova karşısında elde etti, 100’ü bir türlü göremiyor.


***

Perşembe akşamki Benfica, üst düzey Avrupa takımları gibi oynadı. Özellikle hızları ve top kontrolü etkileyiciydi. Taktik anlayış olarak da Galatasaray üstünlerdi. Sosyal medyada bir yığın Galatasaray 5-6 futbolcunun adını sayıp hiçbiri birşey oynamadı, diyor. Hayır, Benfica oynatmadı. Gol konusundaki beceri eksiği bu sezon Galatasaray’ı en çok sıkıntıya sokan nokta. Bu karşılaşmada da Onyekuru’nun penaltı noktası üzerinden bomboş durumda yaptığı vuruşun dışarı gitmesi, maçın kırılma anlarından biriydi.

Onun dışındaki pozisyonlarda da pek varlık gösteremedik. Rakibin kazandığı penaltı özellikle Avrupa maçlarında pek kolay verilen türden değildi ama hakem pozisyonu çok iyi görebilecek bir noktadaydı. Ayrıca, top Galatasaraylı oyuncunun göğsüne ya da omzuna çarpması halinde, kafa vuruşu yapılmışcasına oradan uzaklaşırdı. Oysa top kola çarpmış izlenimini güçlendirecek şekilde yere düştü. Asıl büyük kusur, oyuncunun topa, kollarını açarak gelmesiydi.

İkinci golde Muslera ile birlikte Marcao’nun hatası çok açıktı. Marcao, Seferovic’i Portekiz liginden tanıyor. Onun pozisyonu gol yapabileceğini biliyor. O zaman başka hiçbirşey yapamazsa omuz omuza geldiklerinde onu düşürebilirdi. Belli ki kırmızı karttan çekindi. Muslera da Marcao’nun rakibin gerisinde kaldığını gördüğü anda çıkmalıydı, geç kaldı. Rakibin özellikle hız ve oynama becerisi üstünlüğü, Galatasaray’ın soluğunu kesti! İkinci golü yedikten sonra geride daha yarım saat süre vardı. Sarı Kırmızılı takım bu geniş zaman dilimi içinde beraberliği bulacak bir etkinlik ortaya koyamadı. Müthiş taraftar desteğine karşın, futbolcular ‘Biz bunları yenemeyiz!’ sinikliğinden kurtulamadı.


***

Evet, Terim’in takımı yenileme döneminde henüz Galatasaray’ın oturmuş bir oyunu yok ve bundan doğan sıkıntı da açık. Ancak Sarı Kırmızılı takım, geçmişte deplasmanda bile yendiği ve genel bilançosunun da üstün olduğu rakip karşısında daha iyisini yapabilmeliydi. Maçın öncesinde sıkça Galatasaray’ın Porto maçlarının hatırlatılması da anlamsızdı çünkü deplasmanda sonuçsuz kalan etkinliğin yanında kendi evinde ona da yenilmişti. Dolayısıyla Cim Bom bir yap-boz döneminin sıkıntıları içinde kendini ararken, Benfica yıllar önce girdiği bir yolda sağlam adımlarla yürüyordu.

Aslında şu ana kadar yazdıklarımızla çelişkili gibi görünecek ama başlığı da açıklamak gerekiyor. İki takım eşleştiğinde, bu tür yaklaşımı iş edinmiş olan futbol yorumcusu arkadaşlarımızın tamamına yakını Galatasaray’ı tur atlatmıştı. Oysa Benfica, Porto’dan (213 milyon Euro) daha büyük kadro potansiyeliyle (289 milyon Euro) elbette ki daha zor bir rakipti. Futbolu ve maçları sadece takımların kadro değerleriyle açıklamaya çalışan biri değilim ama zahmet edip Rakamlar Oyunu(*) adlı kitabı okursanız, bunun yüzde 89 oranında maçlara ve sonuçlarına damga vurduğunu görebilirsiniz. Kısacası, Benfica’nın her açıdan üstünlüğü sonucu belirledi.

Senin için hazırladığımız haberler