AJANSSPOR - Türkiye'nin Spor ekranı S Sport'ta yayınlanan Sabah Sporu Extra programında gündemdeki gelişmeler değerlendirildi. Moderatörlüğünü Selçuk Aytekin'in yaptığı programda Radyospor Genel Yayın Yönetmeni Barış Ertül, çarpıcı sözlere imza attı. Ertül'ün S Sport'ta yaptığı açıklamalar şu şekilde :
Arda konusunu farklı farklı açılardan da olsa konuşmaya devam ediyoruz. Orada söyledikleri, yeni argümanlar ortaya koyması, itham ve iddialarda bulunması, gündemde yer almasını sağlıyor. Arda bu prim konusunu kamuoyuna ve basına servis edenlerden bahsediyor. “Bunlar olayı sızdırdılar” diyor. Sızdırılan şeylerin hepsi doğru. Senin girdiğin hesaplaşma zaten illegal. Gerçeği servis edenlerin peşine düşüyorsun. Böyle olduğuna inanmışsın ya da bu isimlerin olduğuna seni inandırmışlar. Adanaspor kalecisinden Arda ve Burak’a kadar herkes bu primleri almadı mı? Bu primler yalanlanmadığı gibi, o niye bu kadar prim aldı, bu niye bu kadar prim aldının peşine düşenler olmadı mı? Bunlar da yalanlanmadı. Ondan sonra İtalya 120 kilometre koşarken, bizim Milli Takımımız nasıl elendi diye tartışılıyor. Arda Turan, prim olayının gerçek olduğunu unutmasın. Haberi sızdıranların Arda’nın bahsettiği o insanlar olduğu da belli değil. Yine bir isnat var ve Arda Turan yine bu iddialarının altını dolduramıyor.
Arda Turan, bu isimlerin gönderilmesi şartıyla geri döndüğünü söylüyor. Fatih Terim, “Kalbime değil kadroya aldım” demişti. Bu isimlerin Federasyon’dan gönderilmesi şartıyla geri döndüğünü dile getiriyor. Çağrılmayıp da sonra çağrılma meselesi değil, “lütfen” gitmiş milli takıma. Ego ve kibirle kendisini bambaşka bir yere koymuş. O çirkin görüntüyü yine yüzümüze vuruyor. Fatih Terim bunu kabul edecek bir adam mı? Bu yafta Fatih Terim’e yakışır mı? “İftiradan korkma, iftiranın yakışanından kork” demişler. Terim, Mesut Özil için “Milli Takım formasını pazarlık konusu yapmam, Milli Takım forması kutsaldır” demişti. Bunu diyen Fatih Terim’e, “Ben gelirim de bunlar gidecek” diyeceksin. O da pekiyi diyecek ve geri döneceksin.
Fatih Terim’e hiçbir futbolcu, yönetici, ya da TFF Başkanı böyle bir şey diyemez. Bunu şart koşamaz. Bu iftira Fatih Terim’in üstünde durmaz. Arda Turan bunu kanıtlayabilecek mi? Kanıtlayamayacak. Fatih Terim, ”Evet Arda öyle demişti. Biz de sözümüzü tutmadık. Arda gelsin diye sözümüzü yedik” mi diyecek? Bizim şu anda Arda’nın rezilliklerini değil Kosova maçını konuşmamız gerekirdi. Fatih Terim’in işi zor. Takımı kenetlemesi lazım. Basın toplantısı olacak. Fatih Hoca bunun cevabını verecektir. Belki de “Arkadaşlar Kosova maçını konuşalım, daha sonra gerekli açıklamaları yapacağım” da diyebilir. Ya da, “İstediğinizi sorun cevap vereyim” de diyebilir. Mutlaka bir şey diyecektir. Dediği zaman Arda Turan insan içine nasıl çıkar, onu da bilemiyorum.
Prim olayının üstünden 1 sene geçmiş. Kurmuşsun, organize etmişsin. Uçakta bir şey olmaz diye düşünüyorsun ve orada olayı çıkarıyorsun. Sonra güle oynaya aşağı iniyorsun. Arda Turan’ın eylemiyle beraber söyledikleri boş. Bilal Meşe’nin ne yazdığı ortaya çıktı. Bilal Meşe ve Milliyet gazetesi de şahane bir cevap vermiş. Bu olaylardan evvel de Arda Turan Barcelona’nın satılık oyuncular listesindeydi. Satılıkken Arda’ya talip çıkıp çıkmayacağı belli değildi, takasta pazarlık konusu yapılıyordu. Alıcı kulüp pozisyonundaki kulüp, Arda’nın bugünkü durumundan dolayı vereceği parayı da iskontolar ve acaba formamızı giydirmeli miyiz diye düşünür. Barcelona bu durumdan rahatsız. Futbolcuyla ilgili soru işaretleri arttı. Zaten performansından da memnun değiller. Medya ilişkileri, kendi ülkesindeki algıları ortada. “Acaba bizim başımıza nasıl bir dert olur?” diye düşüneceklerdir. Altyapı ve üst yapı için sporcu incelerken önce davranışlarına bakıyorlar. Eğer davranış ve tutum olarak futbolcu donanımlı değilse yetenekli olması bir şey ifade etmiyor. Milli Takım kapısı Arda’ya kapandı. Ülkede %80-85 oranında herkes Arda’dan yaka silkti. Futbolcuyu savunanların profili de belli. Arda Turan’ın bundan sonra işi zor. İnşallah bu konu bir an önce biter.
Bilal Meşe’yi aradım. Kendisiyle şahsen bir tanışıklığım yoktu. Herkesin ‘ağabey’ diye hitap ettiği bir duayen gazeteciden bahsediyoruz. Kendisine geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Milliyet Gazetesi Spor Müdürü Tayfun Bayındır’a da telefon ettim ve geçmiş olsun dedim. S Sport’taki programımız adına da pozisyonumuzu ifade ettim. Bu musibetten çıkan bir hayırlı şey varsa o da; medyanın, bu olayları lanetlemesidir. Belki de medya ilk kez bütün unsurlarıyla kenetlendi ve Bilal Meşe’nin yanında durdu. Biz de payımız, rolümüz neyse ifade ettik. Bu süreci hepimiz gördük, özümsedik. Böyle bir tablo içinde tek fayda görebildiğimiz medyanın bu olayla kenetlendiğini görmek olmuştur. Bayrampaşa’dan bizi arayan ve Radyospor’a bağlanan bir dinleyicimiz, “Bizden böyle sporcu çıkacaksa çıkmasın” demiştir. Bu tablo birilerine ders olsun. Arda Turan buraya tırnağıyla kazıya kazıya gelmiştir ama aynı tırnağıyla her şeyi yok etti. Bu örnek kötü bir örnektir. Oralara nasıl geliniyor ve oralarda nasıl kalınır, ya da bir çuval incir nasıl berbat edilir, bu çıkabilecek yeni yıldızlara örnek olacak. Bu olaydan ders alınması lazım.
Aykut Kocaman, Konyaspor’a tarihinin en başarılı dönemini yaşattı. Avrupa’da mücadele ettiler. Zaten böyle bir başarıları yoktu. Bu çok büyük bir başarı. Böyle bir vedayı da bugüne kadar pek görmemiştik. Futbolcusuyla, yöneticisiyle, başkanıyla Kocaman’a veda ettiler. Anlaşarak kontratının feshedildiği bir noktada omuzlara alınarak veda edildi. Aykut Kocaman’a küsen yok. Bütün oyunculara değer katmış. Taraftar, “Sen bizim Kocaman gururumuzsun” diyor. Bu vedaları görmeye alışık değiliz. Aykut Kocaman, Fenerbahçe’ye büyük bir istekle, krediyle dönüyor. Gittiğinden daha güçlü dönüyor. Bu vedayı Aykut Kocaman sadece sportif başarısıyla hak etmedi. Kocaman’a Fenerbahçe daha önce de teklif yapmıştı ama Kocaman o teklifi Konyaspor’a söz verdiği için reddetmişti. Camiaya verdiği sözü tutmak adına o kararı verdi ve üstüne de bir başarı koydu. İşini yarım bırakmadı. Yine Fenerbahçe’ye gidiyor ama doğru zamanda ve doğru şekilde gidiyor. Türkiye, Aykut Kocaman’ın vedasından ders çıkarmalı ve bu konu iyi anlaşılmalı.
Aykut Kocaman’dan Konyaspor Kulübü tarafından tazminat talip edilmemesi konusunun üzerinde durmuyorum. İki tarafın da yüzünün güldüğü bir ayrılık oluyor. Futbolcuların da oynayanı, oynamayanı Aykut Kocaman’a sarıldı ve duygu paylaşımı içine girdi. Böyle bir ayrılık herkese nasip olmaz. Sadece teknik-taktik olarak, Avrupa’ya takımı taşımasıyla değil, futbolcularıyla ağabey-kardeş, yeri geldiğinde hoca olmasıyla dikkat çekti ve Kocaman iyi yönetim gösterdi. Sınıfı geçen bir Aykut Kocaman’dan bahsediyoruz. Fenerbahçe’ye çok daha büyük krediyle ve güçlü şekilde dönen bir Aykut Kocaman olacak. Fenerbahçe’den giden Aykut Kocaman ile yeni gelen Aykut Kocaman arasında fark var.
Monaco forması giyen Dirar’da pürüz var deniliyor. Tercih edeceği ülke, ligin standardı, alacağı para konusu transferde belirleyici olabilir. Fenerbahçe’nin bu anlamda elbette avantajları var. Ama takım içinde bir denge var. Oyuncu için bu dengeyi üst limit üzerine kuruyorsun. Süper Lig’in Avrupa’daki algısı, Dirar’ın zaman istemesine neden olmuştur. Süre istediği zaman alacağı paranın artırılması için mesajı veriyor.
Lens kaliteli bir oyuncu. Fenerbahçe’nin kadroda tutması gereken oyunculardan biri olduğunu daha önce söylemiştim. Lens çıkan haberlere göre 3 yıllık kontrat istemiş. Ayrıca Volkan Demirel birinci kaleci. Onu ikinci kaleci yapman için çok iyi bir bütçe oluşturman lazım. Demirel’in yerine birinci kaleci alabiliyorsan, diğer mevkileri de halletmiş olman gerek. Bunun için dev bir bütçe gerek. Fenerbahçe’de öyle bir bütçe yok. Lens, 4 milyon Euro net para istemiş. Sadece Lens’in 3 yıllık maliyeti çok yüksek. Bu para verilmez ve Fenerbahçe veremez. Fenerbahçe yönetimi Lens’i kenara ayırmakla doğru yapıyor. Bu Lens’in de ayağını yere bastırır.
“Monaco’dan Dirrar ya da kadrodaki Lens ile kontrat yapılacak mı?” konularını konuşuyoruz. Bu işin bir de UEFA standartları konusu var. Bu anlamda skalanın iyi belirlenmesi gerek. Takım içinde oyuncuların önceliklerini belirlemek gerekiyor. Sıralamayı iyi yapacaksın. Bu sıralamaya hangi oyuncular giriyor ona bakacaksın ve takımın bütçesine göre durumu yöneteceksin. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’da gelirlerine bağlı olarak bir sınır olduğunu söyleyelim. Anahtar oyuncu olarak belirlediğin futbolcunun ücretini iyi belirlemek gerek. Israrla söylüyorum, yerli futbolculara TL üzerinden ücret vermek gerektiğini düşünüyorum. Nasıl Mehmet Topal zamanında, “Ben Fenerbahçe ile para konuşmam. Ama Kjaer’in kontratını getirin bakmadan imzalayayım” demişti. Dirrar ile kontrat yapıldığında bu futbolcuyu hangi pozisyon için, hangi standartlarda alıyorsun iyi belirlemek gerek. Van Persie, Van der Wiel gibi oyuncular var. Bu oyuncuların stopajları da ödeyecekler. Futbolcu elimde ne kalıyor diye hesap yapıyor. Van der Wiel mesela kilit oyuncu mu? Van Der Wiel bu kadar para alıyorken, gelecek oyuncularla nasıl pazarlık edeceksin?
Geçmişte yapılan yanlışlar kulüplerin bugününü de bağlıyor. Bugün itibarıyla kulüpler doğru bir strateji izliyor. Bir masada Lens ile pazarlık yaparken, Dirrar ile de görüşülüyor. Fenerbahçe, Dirrar ile pazarlık yaparken Lens’e de aynı zamanda mesaj göndermiş oluyor. Onun için bir mevkiye oyuncu bakıyorsan 5 isimle konuşuyorsun. Gerçek anlamda oraya gelmek isteyen futbolcunun menajeri o pazarlığı uzatmadan bitirmeye bakar. Bu şekilde değerlendirmek lazım.
Kameni de iyi kaleci ama Fenerbahçe’ye ikinci kaleci olarak gelmez. Geldiğinde direkt kaleye geçmek ister. Kameni şu anda Fenerbahçe için bir lükstür. Ona da ciddi bir para vereceksin. Senden kontrat isteyecek. Ospina’dan farklı değil. Volkan Demirel ile belki 1 yıllık kontrat yapacaksın ama elinde böyle bir kaleci varken yeni bir kaleci için ısrarın olmasını anlamıyorum. Volkan’ın arkasına uygun fiyatla, gelecek vaat eden bir kaleci almak bence daha mantıklı görünüyor. Fabiano mesela hiç sırıtmamıştı. 1 numara meselesine bu kadar gömülmemek, bu kadar da parayı o mevki için gömmemek lazım.
Van Persie’yi onure ettin ve şu anda zaten satamıyorsun. Elinde duran oyuncular da var. Kazanman gereken oyuncular bulunuyor ve kanat oyuncuları olarak da 1 veya 2 transfer yapman gerek. Bana göre Fenerbahçe’nin stoper pozisyonuna ve kanat beklerine de ihtiyacı var. Teknik direktör hep ister. 11 oyuncu al 12’inci oyuncuyu ister. İşin sonunda zarar ettiğinde patron hesabını soruyor. Her zaman önceliklerini belirleyeceksin. Bütçene göre, zarar etmeden, ya da minimum zararla önceliklerini belirleyeceksin. Kadro mühendisliği önemli. Kaynaklar da sınırlı olduğuna göre öncelikler iyi belirlenmeli.
Beşiktaş’ın oturmuş ve başarılı bir kadrosu var. Ekonomik anlamda da ayaklarının üstünde duruyorlar. Beşiktaş’ta sportif bir getiri de var. Ligdeki birincilik, Şampiyonlar Ligi’nden gelen paralar, ayrıca Başakşehir elemeyi geçemediğinde alacağı para… Beşiktaş’ta giderler var, takımın maliyeti de ciddi noktada. Para geliyor ama bu kaynağın hepsi transfere harcanmayacak. Beşiktaş daha ana para borcunu henüz ödemiyor. Haksız değiller. Stat yaptılar, arka arkaya şampiyon oldular. Önceliklerin yine belirlenmesi gerek.
Demba Ba’nın gönderilmesini anlıyorum. Ersan ve Atınç’ın tutulması bana el rahatlığı gibi geliyor. Defansta Marcelo ve Tosic oynuyordu. Niye Tosic var? Atınç’a güvenebildin mi? Hayır. Şenol Güneş, Ersan ve Atınç’tan önce Necip’i de orada kullanmayı düşündü. Marcelo’nun gidişiyle ilgili bir kaygı hissediyorum. Şu anda gitmediğini varsayarsak Marcelo-Tosic o bölgede var. Birini daha alırsan bu bölgede daha da güçleneceksin. Bu takım daha geriye mi gidecek? Marcelo’nun gitme ihtimali olunca, 2 tane Marcelo bulamam kaygısı olduğu için de Ersan ve Atınç kadroda tutulmak isteniyor olabilir.
Vincent Aboubakar kadarını bu paraya bulamazlar deniliyor. Beşiktaşlılar, “Bizde nasıl olsa Aboubakar var. Şampiyonlar Ligi’nde de, Süper Lig’de başarılı oluruz” diyorsa niye bir golcü daha isteniyor? Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’nde ve gelecek sezonki rekabetçi lige birinci forvet olarak Aboubakar ile girmesi ne kadar doğru bilemiyorum. Aboubakar konusu kolay kolay kazanca dönecek bir durumda da değil. Şu anda Beşiktaş hangi forvetlerle ilgileniyor? Takip ettiğin oyuncu havuzun çok iyi olmayınca, birkaç menajerin ağzının içine bakıyorsan ve 6 milyon Euro’ya Aboubakar göze hoş geliyor. Uzun zamandır sen bir çalışma yapsaydın, Aboubakar’ın yerine alternatifler üretebilirdin. Altınordu mesela Süper Lig’e çıksaydı… Altınordu, Aboubakar’a bu kadar para verir miydi? Gülerlerdi. Elimizde Aboubakar gibi çok oyuncu var derlerdi. Çalışma yapmazsan, alternatif bulamazsan 6 milyon Euro’ya Aboubakar güzel transfer diye bakarsın.
Sinan Gümüş ile ilgili iddialar ortada. Sinan’a Avrupa’dan talipler var. Var ki gitmek istiyor. Hiçbir talibi olmayan bir adam ben gitmek istiyorum demez. Sinan Gümüş’ün geçen sezonki performansını da biliyoruz. Benfica transfer haberlerini yalanlıyor. Ama talipleri olduğu belli. Galatasaray’ın da öncelikleri var. Sinan Gümüş’ü ikna çabası bence doğru. Bu konuda Galatasaray yönetimi haklı. Onu tutmak da yetmeyecek. Yine transfer gerekecek. Gomis konusunda bir ısrarları olduğunu görüyoruz. Gomis’in geçen sezonki performansı etkilemiş. Örneğin; Aboubakar’ı kiralayan ve şimdi almaya çalışan Beşiktaş pazarlık ediyor. 20 gol atan Gomis’i ise Marsilya satın almak istemiyor. Swansea’ye geri dönüyor, onlar da satabiliriz diyor. Bütün kulüplerin ekonomik sorunları var. Gomis’in istediklerini 10 gündür konuşuyoruz. Bir tek Galatasaray Adası’nı istemedi. Kulüpler plansız bir şekilde hareket ediyor. Suyun akışına kapılmış bir kayık gibi sürükleniyorlar. Fikir beyan etmek için rakamların biraz daha netleşmesi lazım.
YASAL UYARI : BU HABER AJANSSPOR.COM TARAFINDAN YAZILMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.
Senin için hazırladığımız haberler
