"Bitiricilikte sınıfta kaldılar"

08.04.2019 - 08:28 | Son Güncellenme: 08.04.2019 - 11:28

"Bitiricilikte sınıfta kaldılar"

Enkaz altında Yanal kalır - Ercan Güven (Milliyet)

Roma İmparatorluğunda yeni köprü ağır yüklerle test edilirken, mimarını köprünün altına koyarlarmış... Mimar kötüyse köprüyle birlikte gitsin diye! 14 deplasmanda ancak bir galibiyet almış, bu sezon daha iyisini görmemiş Fenerbahçe’yi Ankaragücü beraberliği belki idare eder de haftaya Galatasaray derbisini “köprünün altında” izleyecek Ersun Yanal.   Eseri enkaz haline gelirse o da gider.  Evet... Fenerbahçe “sıra dışı” performansıyla hala Avrupa’ya gitme ihtimali ile yatıp kalkıyorsa, sebebi görece zayıf takımların bölgesi “alt/orta sıralarda” mücadele etmesindendir. Adı ve tarihi sayesinde değil.  Mehter takımı gibi iki ileri bir geri yürüyen Fenerbahçe’nin Ankara’da iyi oynadığı süreleri maçın tamamından ayıklamak için güçlü bir büyüteç ve hassas cımbızlar lazım.  Maç başladıktan sonra biraz ki, sonu ilk yarı bitmeden gol yiyerek geldi.  Valbuena girdikten sonra azıcık ki, o da beraberliği getirdi.  Geri kalan “üstün” Fenerbahçe dakikaları hep sanal. Kenar orta, kenar  orta, hep sonuçsuz çaba. Sonuca yaklaşan pozisyonlar da var tabi... Ama Fenerbahçe öyle bir boyutta ki, halı saha gollerini bile kaleye gönderemiyor forvetleri.  Dönelim Ersun Yanal’a... Tamam, eldeki malzemeye göre dizmiş takımı... Ama takımın aklı karışık, ayakları tutuk. Bu koşullarda teknik direktörün hamleleri hayati. Maçın bir devresi boyunca çabası/iyi niyeti bir yana akınlara köstek, gollere engel bir Moses mevcut sahada... Hiç olmazsa devre arası Moses çıkar Valbuena girer değil mi? Hayır Ayew’i alıyor hoca... Hayran Ayew’e! Hem de Fenerbahçe’nin ileri çıkmak/pozisyon bulmak için en çok kullandığı sağ kanadı çökertmek pahasına, Isla çıkıyor Ayew giriyor. Ve Fenerbahçe’nin rakip kaleye gerçek rotası sağ kanatın işlerliği yarı yarıya düşüyor. Moses - Valbuena değişikliği ancak ikinci devrenin ilk çeyreğine gelirken.  Afaki konuşmuyoruz... Resmen ortaya çıkıyor ki, Ayew hamlesi yanlıştı. Çünkü Valbuena ile yeni bir “iyi oynama sürecine” girdi Fenerbahçe ve Hasan Ali ile beraberliği yakaladı.  Sonra Tolgay-Zajc değişikliği var... Taa 46. dakikada olması gereken bir değişiklik! Neden?.. Çünkü Fenerbahçe’yi ileri taşıyacak adam Tolgay. Ama o stoperlerin arasında. Tolgay stoperlerin arasına giriyor ama Ankaragücü’nün arkaya derin toplarını önleyemiyor. Yani orta saha direncinden, ileri çıkma şansından fedakarlık var ortada; savunmaya katkı yok. Hoca maçın bitmesine on dakika kala Zajc’ı koyuyor yerine. Yani Ankaragücü zaten kendi kalesine yaslandıktan sonra. Yahu Fenerbahçe ihmal kaldıracak durumda mı? Hakemler bile üzülüyor artık haline, Dirar ile Soldado’ya sarı kart çıkarmıyorlar ki, haftaya Galatasaray ezmesin!  Zajc’ın suratına gelen toptan sonraki olaylara gelince... Çıkan kartların bir tanesi doğru, onun da sebebi yanlış bence! Canteros’un kartı Mehmet Ekici’ye attığı kafadan değil, rakip yerde kıvranırken oyuna devam ederek fair playin yüzünü kızarttığından olmalıydı. Diğer kartlar “azmettirici” Canteros yüzünden verilmeyebilirdi.  Ekici’nin Galatasaray maçında cezalı olması ise çok büyük kayıp değildir Fenerbahçe için.  Çünkü Galatasaray derbisinde adama değil ruha ihtiyacı var Fenerbahçe’nin! Asıl eksiği o.  Mal ortada... Bu Fenerbahçe, o Galatasaray’a, şu havasıyla, met-cezirli oyunuyla, gecikmiş hamleleriyle ve Fenerbahçe’den bir beklentisi kalmamış futbolcularıyla, kaybeder.  İşte o zaman köprü çöker, hepsinin “ruhuna” Fatiha! Hocanın, futbolcuların, hepsinin.

Yalancı pehlivan - Ediz Sırapınar (Milliyet)

Bu sezon deplasmanlarda sadece bir galibiyet elde eden Fenerbahçe’nin lige verilen üç haftalık aradan da yararlanarak Ankara’da “fazla mesai” yapması gerekir, diye düşünmüştük... Ama hakça söyleyelim, kendi ortalamalarının üzerinde bir oyun oynamadılar. Evet, baskılıydılar, topa sahip oldular ancak işin sonuç kısmı olan gol atmada yine tüm beceriksizliklerini, kalitesizliklerini, eksiklerini ortaya koydular... Şunu net bir şekilde söyleyelim; Fenerbahçe’de duygu ve enerji yönetimi çok zayıf. O nedenle çabuk oyundan düşüyorlar, “bugün çok iyiler” dediğiniz anda bir anda maçtan kopuyorlar, yüzde yüz konsantre olamadıklarından çok fazla hata yapıyorlar, karşılığında da kalelerinde basit goller görüyorlar... Geçmiş maçlardan yeteri kadar ders çıkarmadan antrenörün tanısına ve tedavisine teslim oluyorlar. Tedavinin en vazgeçilmezi de “yaşananları unutup” sürekli önümüzdeki maçlara bakalım anlayışı! Bu yüzden de bir arpa yol alamıyorlar... Tolgay Aslan geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda “İyi oynuyoruz, çok pozisyona giriyoruz ama rakipler bir kez geliyor golü atıp gidiyor” demişti... Ankaragücü de aynen öyle yaptı... Kalesinde sayısız tehlike atlattıktan sonra rakibinin ilk açığında cezayı kesmeyi bildi. Tolgay bu ağır çekim futbolunu sürdürdüğü, fizik gücünü artırmadığı, kaçak dövüştüğü, Mehmet Ekici olduğu yere top beklediği, kendini hiç göstermediği, yılların tecrübesi Mehmet Topal ise pozisyon alma konusunda hala acemiliklerine devam ettiği sürece kalan haftalarda da birşey değişmeyecek. Fenerbahçe doksan dakika didinecek, ancak puanlar rakiplere gidecek. Gelelim Moses’a... Bu performansıyla değil bir daha Premier Lig’de top koşturmak, antrenmana bile çıkamaz... Kariyer olarak belki takımın en elit isimlerinden biri... Ancak iş sorumluluk almaya, özveriye, mücadeleye gelince koca bir sıfır... Fenerbahçe dün Ankaragücü’nün genç kalecisi Altay’ın kusursuz performansına takılmasa belki üç puanı alabilirdi... Ama Dirar ve Hasan Ali’nin dışında üzerindeki formanın hakkını veren başka kimse yoktu... Bu kadar yalancı pehlivan varken beklenen bahar da bir türlü gelmiyor tabii... Hasan Ali’yi gerçekten tebrik etmek gerek. Dirar ile birlikte bütün enerjisini ortaya koydu... Attığı gol emek ve yetenek doluydu...  Gelecek hafta Galatasaray derbisi var... Fenerbahçe seyircisi tarihin en kötü sezonunu geçiren takımını her türlü tolere edebilir, her şartta desteğini sürdürebilir... Fakat Kadıköy bu maçta da düşerse ne yönetimi, ne takımı, ne de teknik heyeti affeder... Fenerbahçe bu yükün, bu stresin, bu gerilimin altından nasıl kalkacak, bekleyip göreceğiz...

Enerji sarfiyatı! - Mehmet Demirkol (Fanatik)

Fenerbahçe’nin oynadığı ortalama oyunla ve süper atan/tutan performansıyla ligde şampiyonluğa oynanabiliyor. Aynı oyunla vasat/atan tutan performasıyla 5. olunabiliyor. Ancak bu oyunla ve bu vasatın çok altında atan/tutan performansıyla düşmeme mücadelesi veriliyor. Fenerbahçe’nin ilk 30 dakika oynadığı oyun ligde içeride dışarıda en iyi performanslarından biri. Tolgay ve Topal’ı adam markajına almak Ankaragücü için iyi olmadı. Fenerbahçe kenarlara iyi dönünce pasla rakip ceza sahasına rahat indiler. 30’da birden manasızca uzun vurmaya başlayınca işler değişti. İlk hatada Boyd’dan gol geldi. İkinci yarıda yeniden ilk plana dönünce yine pozisyonlar geldi. Ama bitiriş becerisi rezaletti. Böyle olunca iyi oyun sadece enerji sarfiyatı oluyor. Yazık... Gecenin sorusu Valbuena takımın en iyi orta yapanı. Peki kaptırdırdığı akınları kesen kaptırmalar. Soru Valbuena oynasın mı değil. Fenerbahçe’nin maestrosu böyle mi olsun? Maçın starı Fenerbahçe’nin son vuruş becerisi ne kadar düşük olsa da Altay’ın formayı giydiği ilk günden buyana her maç gösterdiği performans alkışı hak ediyor. Hatta birden fazla gol yediği maçlarda dahi. Hasan Ali de bu unvanı paylaşmalı. Kendi işini yapmasının yanısıra hücumda 40 yıllık santrforlardan daha sakin kalıp yaptığı gol vuruşu mükemmeldi. Maçın olayı İki kırmızı kart ve 2 sarı kart. Oyuncuların yaptığı şaçmalıklar bir yana onları buna iten saçmalığın da altını çizmek gerekiyor. Eğer hayati tehlike arz eden bir kafa travması yoksa, bunun dışındaki tüm durumlarda oyun devam etmeli. Kısa mesaj Fenerbahçe’nin daha güvenilir oyunculara ihtiyacı var. Sakatlık/disiplin/pas kalitesi vs. Her anlamda...

Bitiricilikte sınıfta kaldı - Erman Özgür (Fanatik)

Maçın ilk yarısı Fenerbahçe’nin bir türlü düzeltemediği deplasman performansının kısa bir özeti gibiydi. Topa ve oyuna hakim Fenerbahçe, hem rakibin pas yaptı hem de rakibine pozisyon dahi vermeden 4-5 net pozisyon buldu. Fakat Moses’in beceriksizliği ve kaleci Altay’ın iyi oynaması, ilk yarının sonunda iyi oyuna rağmen tabelada Ankaragücü önde gözüküyordu. İkinci yarıda da senaryo değişmedi. Fenerbahçe çok rahat pozisyonlar yakaladı, oyunun temposunu yüksek tuttu fakat gol bulabileceği pozisyonlarda bitiricilik konusunda sınıfta kaldı. Hasan Ali, bu işlere isyan edercesine sahneye çıktı ve Soldado ile yaptığı 2’ye 1’den sonra forvet arkadaşlarının yapamadığını yaparak Fenerbahçe’ye 1 puan kazandıran golü attı. Gecenin sorusu Fenerbahçe derbide Ekici’yi arar mı? Özellikle maçın ilk yarım saatinde kendisine tanınan serbestliği iyi kullanan Mehmet Ekici, bana göre Galatasaray derbisinde eksikliği çok net hissedilecek bir oyuncu. Maçın starı Kaleci Altay, özellikle takımının çok pozisyon verdiği anlarda maçın ilk yarısında yaptığı kurtarışlarla, Fenerbahçe’de ise Hasan Ali attığı golün dışında yaptığı bindirmelerle bir sol bekin yapacağı işten daha fazlasını yaptı ve Fenerbahçe adına maçın iyisi oldu. Maçın olayı Canteros’un ilk yarıda rakip oyuncular yerde yatarken, topu taca attı. Zajc’ın suratına top çarptığında ise rakibi acı içinde kıvranırken golü denemesi spor ahlakına yakışmadı. Bu pozisyon yüzünden hem kendisi hem de rakip takım oyuncuları gördükleri kartlar ile zarar gördü. Kısa mesaj Fenerbahçe’nin derbi karnesini değiştirmek için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı. Fakat ilk golü bulamadan bu iş kolay değil

Spor yazarları, Ankaragücü ile Fenerbahçe arasında oynanan mücadeleyi kaleme aldı.

Öne çıkan değerlendirmeler şöyle:

Senin için hazırladığımız haberler