Urs Meier: ''Cüneyt Çakır EURO 2020 finali yönetemedi çünkü...''

11.08.2021 - 20:11 | Son Güncellenme: 12.08.2021 - 10:13

Ajansspor Yazarı Hüseyin Özkök, İsviçreli eski ünlü hakem Urs Meier ile 2021/22 sezonu öncesinde kariyeri, VAR, Türkiye’deki hakemlik ve Cüneyt Çakır üzerine bir röportaj yaptı.

Urs Meier: ''Cüneyt Çakır EURO 2020 finali yönetemedi çünkü...''

Hüseyin Özkök - AJANSSPOR

Urs Meier, İsviçre’nin şimdiye kadar çıkardığı dünya çapındaki en önemli hakem. Meier, genç kuşak için şu anda çok fazla anlam ifade etmeyen bir isim olsa da 1977-2004 yılları arasında üst düzeyde hakemlik yaptığının ve bir döneme damgasını vurduğunun altını çizmek gerekiyor. 62 yaşındaki eski hakem, bugün ülkesi İsviçre ve Almanya’da çok aranan bir TV yorumcusu.

1959 yılında Zürih’te dünyaya gelen Meier, 1977 yılında hakemliğe başladıktan sonra İsviçre Ligi’ndeki ilk maçını 1991 yılında yönetti. 1994’de ise FIFA korkardı alarak uluslararası hakemlik kariyerine başladı. İşte bu önemli eski hakem ile 2021/22 sezonu öncesinde kariyeri, VAR, Türkiye’deki hakemlik ve Cüneyt Çakır üzerine kısa bir söyleşi yaptık.

İşte  İsviçreli efsane hakem Urs Meier ile yaptığımız röportaj;

"Kariyerimde çok fazla zirve noktası oldu"

Hüseyin Özkök: Neden hakem oldunuz?

Urs Meier. Çünkü 14 yaşında en büyük hayalim olan San Siro Stadı’nda 80.000 seyirci önünde sahada olmak için futbol yeteneğimin olmadığını anladım. Bunun için de B planını devreye sokmam gerekti. Yani bunu ancak hakem olarak başarabilirdim. Öyle de oldu.

H.Ö: Kariyerinizi 883 maç yönettikten sonra 2004’te noktaladınız. Kariyerinizin önemli zirve noktalarından bahseder misiniz?

U.M: Kariyerimde çok fazla zirve noktası oldu. Hepsini saymak gerçekten zor olur. Ama her halükarda tabii ki büyük turnuvalar (1998 ve 2002 Dünya Kupaları, 2000 ve 2004 Avrupa Şampiyonaları) bunların yanında 7 Şampiyonlar Ligi yarı finali ile 2002 finali. Genel olarak bakıldığında çok değişik insan ve kültürlerin karşılaşmaları zirve noktalarını temsil ediyorlar.

"VAR konusunda iyiye gidiş görüyoruz"

H.Ö: Bize sizin için unutulmaz olan birkaç maç söyleyebilir misiniz?

U.M: 1998 Dünya Kupası’nda ABD-İran, 2002’de Almanya-Güney Kore yarı final maçı, Zinedine Zidane’ın unutulmaz golünün atıldığı Real Madrid ile Leverkusen arasındaki Şampiyonlar Ligi finali, tüm Şampiyonlar Ligi yarı finalleri ve tabii ki Euro 2004’deki Portekiz-İngiltere çeyrek final müsabakası.

H.Ö: Kariyeriniz sonlandıktan sonra sizi sıklıkla TV yorumcusu olarak gördük. Ancak başka uğraşlarınız da var. Mesela yardıma muhtaç çocuk ve gençler için çalışmalar yapıyorsunuz. Okuyucularımıza biraz bunlardan bahseder misiniz?

U.M: İş hayatımda ilk olarak 1986’da elektrikli ev aletleri ve mutfak satışı yapan 25 çalışanı olan bir firma kurdum ama onu 2011’de sattım. 2005’den bu yana Keynote konuşmacısı olarak sürekli geziyorum. Sıklıkla İsviçre ve Almanya’da TV futbol yorumcusu olarak çalışırken diğer yandan çeşitli startup firmalarının aktif olarak içindeyim. Ayrıca başta çocuklar ve gençlere yönelik sosyal sorumluluk projelerinde yer alırken İsviçre ve Almanya’daki Kindernothilfe (Çocuklara acil yardım) organizasyonunun da elçisiyim.

H.Ö: VAR projesinden ilk olarak ne zaman haberdar oldunuz ve ne düşündünüz?

U.M: 2004-2014 yılları arasında Sepp Baltter ile FIFA’da gol çizgisi teknolojisi projesinin geliştirilmesi sürecine katkı sağladım. O dönem günün birinde VAR sisteminin de geleceğini biliyordum. Görüşlerimi açıklarken her zaman faul, el gibi kararların siyah-beyaz olmadığını aksine gri alanda olduğunun uyarısını yaptım. Bununla birlikte hakemleri futbol duygusu aşılayacak şekilde yetiştirmeli ve gerçeği ekranda aramaya çalışmamalıyız. Çünkü gerçek ekranda değil sahadadır.

H.Ö: Bize VAR’ı nasıl tarif edersiniz. Proje sizin beklentilerinizi %100 karşıladı mı? Hayır diyorsanız beklentiniz hangi oranda karşılandı?

U.M: Bizler hep gördüğümüzün gerçek olduğuna inanıyoruz ama bu durum çoğunlukla doğru değildir. Son zamanlarda VAR konusunda iyiye gidiş görüyoruz. Özellikle 2018 Dünya Kupası ve Euro 2020’de çok iyi ve pozitif kararlar gördük. Ama tabii ki bazı yanlış kararlar da. Mesela 2018 finali ve 2020 İngiltere-Danimarka maçlarında.

"Kuipers ve Brych gibi “eski” hakemler, Cüneyt'in önünde engel teşkil ettiler"

H.Ö: İngilizler Premier Lig’de VAR ofsayt çizgisini yeniden düzenleyecek. Sizce bununla birlikte ne amaçlıyorlar. Bu ofsayt tartışmalarını azaltabilir mi?

U.M: Buna göre santimetre ile çizilen çizgiler büyütülerek tolerans alanı genişletilecek. Artık hücumcunun ofsaytta olup olmadığı şüphesi ortadan kaldırılarak parmak ucunda ofsayt kararları verilmeyecek. Bu öneriyi ayrıca ben de FIFA’ya yapmıştım.

H.Ö: EURO 2020’de VAR kullanımı yerel ligler için yeni bir çıta yüksekliği belirledi diyebilir miyiz?

U.M: Euro 2020’de doğal olarak en iyi ve en tecrübeli hakemler ve yardımcılar yer aldı ve takımlar da centilmence yaklaşımları ile onları destekledi. Ancak ülke liglerinde bu güzel fotoğrafı sağlamak kolay olmaz. Özellikle de üst düzey uygulamanın yapılamadığı ülkelerde. Yine de biz Euro 2020’yi ölçü alıp oyunu ön plana çıkartmalıyız. Bunun yanında sahada hakemlerin yetkin şekilde kararlarını uygulamalarına izin vermeliyiz. Bunun için her zaman pozitif ve centilmence davranan oyuncu ve kulüplere de ihtiyaç var.

H.Ö: Size göre çok başarılı maçlar yönettiği halde Cüneyt Çakır neden EURO 2020’de yarı final veya final görevi alamadı?

U.M: Cüneyt ve ekibi gerçekten çok başarılıydı ve şampiyonaya değer kattılar. Ancak ne yazık ki, Kuipers ve Brych gibi “eski” hakemler onun önünde engel teşkil ettiler. Dostum Cüneyt’in tüm kalbimle finali yönetebilmesini isterdim. Belki de bizi bağlayan unsur benim de bir Euro finali yönetmemiş olmamdır.

H.Ö: Türk taraftarlar arasında hakemlere güven adeta yerlerde sürünüyor. Siz eğer Türk hakemliğinin başında olsanız bu konuda neler yapardınız?

U.M: Peygamberin kendi ülkesinde hükmü yoktur diye bir söz vardır. Problem bütün dünyada benzer. Genel olarak hakemlerin profesyonelleşmesi ve federasyonlardaki eğitimlerin de profesyonel hakemlik yapısına uygun şekilde yapılması sanırım zamanla oyuncular, kulüpler ve taraftarlarda hakeme karşı daha fazla saygı duyulmasını sağlayacaktır.

"Hakemler iyi notlarla daha iyi olmazlar"

H.Ö: Bir gün TFF’da danışman olarak görev yapmayı düşünür müsünüz?

U.M: Uzun yıllardan beri Türk futboluna ve taraftarların bu sporda gösterdiği coşkuya değer veren biriyim.  Enerjimi ve bilgimi gösterebileceğim böyle bir görev benim için bir onur ve zevk olur.

H.Ö: Sizce hakemlere not verme sistemi nasıl olmalı?

U.M: Hakemlerin değerlendirmeleri aynen buz pateninde olduğu gibi teknik olarak değerlendiriliyor ve hakemin duygularına bakılmıyor. Bu genel olarak her yerde aynı. Ama kulüpler ve taraftar memnun olmadığı halde hakemler çoğunlukla iyi olarak değerlendiriliyorlar. Bir kere hakemi bir eğlence olan futbol oyununun oyuncuları koruyan, oyundan anlayan ve onun cazip hale gelmesi için çalışan çok önemli bir parçası olarak görmeliyiz. Örneğin birçok ülkede Hollandalı Hakem Danny Makkelie’nin Euro 2020 Türkiye ile İtalya arasında oynanan açılış maçında yaptığı bu düzeyde çok nadir görülen teknik hata gibi bir hata sonrasında, (korner atışında ofsayt verildi) o hakem daha sonra hemen görev alamazdı. Tanrıya şükür ki Roberto Rosetti’nin başkanı olduğu UEFA Hakem Komitesi onun bu maçta aslında çok iyi olan yönetimini gördü ve onu turnuvadan göndermedi. Yaptıkları şey çok doğruydu. Hakemler iyi notlarla daha iyi olmazlar. Onlar ancak kendilerine güvenilir ve onlarla profesyonel şekilde çalışılırsa daha iyi olurlar.

H.Ö: Peki, hakemleri maçlarda görevlendirme modeli en iyi nasıl olur? Çünkü bu Türkiye’de de çok tartışılan bir konu.

U.M: Genel olarak düşüncem, her kurumun hakemlerini çok iyi tanıması ve onlara doğru zamanda doğru yerde görev vermesi gerektiğidir. Örneğin; bir dönem Collina dünyanın 1 numaralı hakemiydi ama öyle maçlar oldu ki başka bir hakem daha doğru seçimdi. Bu her zaman futbolun yararınadır. Hakemi atayan kurum tarafsız ve özgür olmalıdır. Kulüplerden yapılan baskı kesinlikle kabul edilemez.

"Topun oyun içinde bulunduğu zaman hala 60 dakikanın çok altında"

H.Ö: Türkiye’deki hakem kurulu 6 hakemi kendilerine sormadan kalıcı şekilde VAR olarak atadığını açıkladı. Bu sayı sonradan 3’e indi. Hakemleri böyle bir göreve zorlamak doğru mu? Bir VAR kadrosu kurmak için doğru yol nasıl olmalıdır?

U.M: Öncelikle insanları bir şey yapmaya zorlayamazsınız. Her zaman ilgili kişileri kazanmak için konuşarak ikna etmeniz gerekir. Motive olamamış, ilgisini kaybetmiş veya iyi bir gözü, cesareti ve futbol anlayışı olmayan bir VAR ekibinin doğru kararlar almada bize ne faydası olur? Bu hem futbolun hem de hakemlik müessesesinin yararına olmaz. Bu işi çok iyi yapacak daha yaşlı ve tecrübeli hakemler olduğuna eminim. Onları bu iş için kazanmalıyız. Bu da başarıyı getirecektir.

H.Ö: Siz de TV’ler hakem yorumculuğu yapıyorsunuz. Türkiye’de her televizyonda hakem kararları üzerine maç sonraları saatlerce süren çoğu da olumsuz tartışmalar oluyor. Bu durum hakemler için iyi olabilir mi?

U.M: Bu genel olarak her yerde problem. Yani, hataların üzerinde tepinmek ama iyi kararları görmezden gelmek. Bana kalsa hakemlerin imajını güçlendirmek için pozitif olanı ön plana çıkartırım ki onlar da gelişimlerini sürdürsünler. Danny Makkelie’ye tekrar dönersek onun Euro 2020 açılış maçındaki bu teknik hatasını saatlerce konuşabilirsiniz. Ama onun özellikle yenilenen el kuralına bağlı olarak verdiği çok iyi kararları göstermek ve takdir etmek çok daha iyi olur. Veya Cüneyt Çakır’ın harika yönetimlerini öne çıkartmak.

H.Ö: Futboldaki kural değişiklik düşüncelerine nasıl bakıyorsunuz? Mesela oyun durduğunda basketboldaki gibi zamanın durdurulması ve 30 dakikalık 2 devre oynanması gibi?

U.M: Euro 2020’de görüldü ki topun oyun içinde bulunduğu zaman hala 60 dakikanın çok altında. FIFA’nın bu konuda futbol izleyenlere daha fazla değer sunmak için 2x30 dakika net zaman gibi düşünceleri olmasını normal karşılıyorum.

Senin için hazırladığımız haberler