"Fatih Terim'in eldivenleri çıkarıp..."

12.06.2017 - 12:11 | Son Güncellenme: 12.06.2017 - 12:11

"Fatih Terim'in eldivenleri çıkarıp..."

AJANSSPOR - Türkiye'nin Spor ekranı S Sport'ta yayınlanan Sabah Sporu Extra programında gündemdeki gelişmeler değerlendirildi. Radyospor Genel Yayın Yönetmeni Barış Ertül, çarpıcı sözlere imza attı. Ertül'ün S Sport'ta yaptığı açıklamalar şu şekilde : 

Sürprizin yaşanmadığı bir hafta oldu, 6. Hafta. Bizim grupta sürpriz yoktu. Hırvatistan ve İzlanda’nın bu performansı devam ederse, şu 4 takım içinde; bizim bu elemede gerçekçi hedefimiz 2.’lik olacak. Hırvatistan’ın momentumu grup liderliğini bırakacak gibi değil.  Bizim için burada daha önemli ciddi bir fikstür var. Yolun yarısı yeni geçilmiş. Liderlik için havlu atılmış denmez ama biz diyoruz. Biz kolay fikstürleri geride bıraktık, zorlar önümüzde. Şu 3 maçı üstümüzdeki ve altımızdaki takımla oynuyoruz.  Ukrayna ile de puanımız aynı. Onların eş zamanlı fikstürleri ya Finlandiya ya Kosova ile. Burada bizim gerçekçi hedefimiz ikincilik.  Kredimizi tüketmiş biçimde oynuyoruz.  İçeride ve dışarıda hata yapmadan devam etmeliyiz. Yapılması gerekeni yaptılar Kosova maçında. Arda olayının, milli takımın içindeki kendi özel şartlarımızda bu galibiyetin önemi var tabi ama. İnsanların bu kadar yoğunluğu içinde, millet yollarda 3 saat perişan  Yoğun bir hafta. Bu programın tekrarı 4’te, yoğunluk devam ediyor. Kosova maçını çok bile konuştuk. Hırvatistan’ı, İzlanda’yı yensek 40-50 dakika konuşurduk .

Zaman her şeyin ilacı diyorlar ama bizim olaylar bundan çıkmıştır.  Başka bir milli takım yok, ay yıldızın alternatifi yok. Saygınlığının ve güvenirliğin dibe vurduğu bir ortamda,  88 dakikalık basın toplantısı yetmediyse, Arnavutluktaki şartlardan bağımsız olarak buraya taşımamız lazım. Fatih Terim’in eldivenleri çıkararak isim vererek konuşmasının vakti geldi. Fatih Terim’in belli bir zaman diliminde;  açıkça isim vererek, adres ederek bütün referanslarıyla, somut gerçeklerle, doğrudan aktörüyle kamu oyunu aydınlatması gerekiyor. Kosova maçına kadar sessizliğini koruması; maç öncesi  yüksek tansiyona,  gerilime ve haber dalgalarına karşı bir şey söylememesi son derece sorumlu ve doğru politikaydı. Dedikodular söylemler olmasına rağmen yutkunup sessiz kalmak kolay değil. Kosova maçını kazanamasak milli takım kalmayacak. Biz şu maçı kazanalım sonra konuşuruz sorumluluğu çok doğruydu. Kosova maçından önce konuşmaması çok doğruydu. Terim de sabırsızlanıyordu. Maç bitsin konuşacağız dedi. Başladı konuşmaya. Bundan sonra konuşmamayı da seçebilir.

Konuşan prim rakamları doğru ama zaten yalanlanmamıştı. Esik yoktu. Bilal Meşe’den çıkmadı bu iş; sayfa sayfa yazdı gazeteler. Bütün gazetelerde her bir oyuncuya ne biçildiği, primlerin ödendiği bir gerçekti. Siz medyaya niye kızıyorsunuz? Kimsenin bir tereddüdü olmadı ki? Bu konu, kamuoyu vicdanını tatmin etmeden üstü örtülmüştü. Spor bakanına kadar örtülüyorsa bu iş, yapacağın bir şey yok. Konuyu Arda açtı Bilal Meşe’ye saldırarak. Arda Turan’ın saldırısını gerektirecek zerre kadar bir delil yok Bilal Meşe’de. Oyuncu inşallah hapis cezasıyla cezalandıracak. Bu ceza ertelenecek. 5 yıl içinde yaparsa, oyuncu Türkiye’ye giriş yapınca 1 yıl hapse girecek. Ortada deliller var, pişman değilim, kuş gibi hafifledim gibi söylemlerin dosyaya girmesi lazım.

Federasyon yönetimini,  Fatih Terim’i devirmek için prim meselesi gündeme geliyorsa; bahsedilen büyük resim buysa; imalarla değil net olarak kast ettiğiniz nedir? Biz anlam çıkarmaya çalışıyoruz. Arda Turan’ı savunan kimler var? Hürriyet ve Rıdvan Dilmen deniliyor, bunlar bir yapı o zaman ama ortada netlik yoksa hep dedikodu oluyor bunlar. Böyle bir hassas bir konu üzerinde fal bakamayız. Yanlış yapabiliriz. Kaygan bir zemindeyiz. Yanılma olasılığımız o kadar fazla ki. Haksız yönlendirme yapmış oluyoruz. Biz primde kalalım, bilinen şeyden devam edelim. Doğru bir patikadan gitmiş oluruz. Her milli takımım kötü dönemi vardır. Hollanda, İngiltere bir dönem İtalya bunlar büyük ülkeler Hepsi zorlandı zamanında. Rusya’dan, Polonya’ya, Ukrayna’dan Macaristan’a kadar hepsi bunu yaşadı. Bunlar olu, sonra düzelir. Milli takıma sempati artar. Bizim milli takımın ayrışmaya başladığı, insanların yaka silktiği, haz etmiyorum soğudum dediği şey prim meselesiyle başladı. Selçuk attığı zaman frikiği yıkılmıştı Konya, yıkılmıştı Türkiye.

150 bin euro prim veriyor TFF. 50 ülkenin 24’ünün içine gireceksin. 50’ninin içinde 2 atıp 25 yiyen bazı ülkeler var. O ülkeleri çıkardığımızda 38-40 takımdan bahsediyoruz. 24’ünün içine gireceksiniz. TEOG sınavları var yüzde ‘e giremezsen iyi okula giremiyorsun. Yüzde 2’de ise öğrenciyi özel okula vereceksin. Bizim mili takım yüzde 60’a giriyor. Adını doğru yazanlar,  numarasını doğru dolduranlar giriyor bu dilime TEOG’da. 150 bin euro dediler bunun için milli takıma. Sınıfını kurtarmayla zar zor geçen bir öğrenciye  bisiklet alınması gibi bir şey. O dandik gruptan bile 27 olasılıkla çıktığımızı için TFF Başkanı 500 bin euro  yaptım dedi primleri. 150 bin euro alırken biz, 250 euro verdi Almanya şampiyonluk için. Almanya prim vermiyordu kazanırsa alacaktı. Portekiz kazandı 275 bin euro aldı. Biz gittik diye 150 bin euro adlık. Bundan sonra primleri KAP’a bildirmeleri lazım. Prim sistemini aklı başında bir şekilde, paracılıktan kurtarmaları gerekiyor ve bu primleri TL bazında vermeleri gerekiyor. Başkan inisiyatif kullanıp 500 bin euro yaptım diye açıkladı. Utanmazlar arlanmazlar yüzsüzler ne yaptı? 150 bin euro üzerine 500 bin euro dediler. Buradan başladı her şey. 650 bin istediler. Milli formayı konuşuyorlar hala bu utanmazlığı yapıp. Federasyon da “yok devenin nal”ı dedi. Hepsi aynı parayı almamışlar, isim isim açıklandı Terim de doğruladı bunu. Bütün gazeteler yazdı bunu. Yetmiyor bunlar, o niye bunu aldı dendi. Burak çıkardı bir tantana, Arda onun için prim istemiş. Sen primcilerin adına konuşmadın mı? Kendisi istememiş olabilir ama “Biz bu primi istemeye utanmıyor muyuz?” demesi lazım. Kaptan demek al oradan haberi buna götür demek değil. Bazı inisiyatifler alması lazım kaptanın. Arda burada prim meselesinin odağında bir adam. "Arda ile ilgili başka dedikodular da var. Taktik konusuna da karışmış. Barcelona'ya gittikten sonra oldu bunlar. Davranış sorunu var. Barcelona’ya gidince egosantrik bir durumu oldu.

Arda yönetemedi prim durumunu. İnisiyatifi prim isteyenden yana aldı. Taraf oldu gitti bir de kabadayılık yaptı. Genel olarak Barcelona oyuncusuyum. Ne var ki hocam bunda dedi. Otel lobisinde de tartıştı Terim ile. Taktik toplantısında da hocayla tartıştı, sözünü kesip. Arda, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanan şımarık bir oyucu oldu. Takım arkadaşı Harvard’da staja giderken, Arda Turan magazin malzemesiydi. Atletico Madrid üzerine Barcelona yaptı ama buraları taşıyamadı Arda. Taşıyamadığı gibi oran aldığı egoyla, kibirle, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sandığı edasıyla milli takım kampına eldi. İster kendisi için, ister başkası için istesin prim işlerinde Burak da sorumludur. Burak’ın Çek Cumhuriyetine attığı golün ardından sergilediği nefret dolu yüz ifadesini hatırlayalım. Golü Çekler’e değil Türkiye’ye attı. Attığı golle Türkiye’ye cevap verdi.  Milli formayla bana gol atan adam hakkında o gün sessiz kalırsan bu iş bu noktaya gelir. Uçakta bir hedef seçer, bir mizansen ile  bu rezilliği yaparlar güle oynaya çıkar giderler. Terim’in dediklerin ardından bir televizyon kanalına bağlanıp verdiği çelişki dolu cevaplarla, oyuncun ne kadar güvenilmez bir pozisyonda olduğunu da iyi okuyalım.

Biz Fatih Terim’i uzun yıllardır biliyoruz. Arda’nın bildiği, Terim’in unuttuğu kadardır. Bu yaşta bu raconları Fatih Terim’e keserse, bunun altında Arda Turan kalır. Ben her şeyi hocamın yüzüne söyledim diyor. Terim ise yapılanları duysam “Aynı uçakla geri gönderim” diyor, gazeteciler uçağa ben aldım diyor. Bu çok önemli. Arda Turan ne diyor Bilal Meşe’ye, “Seni bu uçağa alanın…” diyor. Terim de “Sen o küfürü bana mı ettin gel yüzüme söyle” diyor. Bu mesajı net veriyor. Arda Demirören’i telefonla alıyor.. Demirören üzerine alınmıyor, Terim de alınmıyor. Benle derdi olan benim yüzüme söylesin diyor. Arda pişman değildim, bırakıyorum diyor. Sen “ben özür dilerim” demiyorsun. Terim’e de yüzüme karşı söylemedi diyorsun.. Demek ki sen geri adım atmışsın karşısında. Terim’in yüreği yetmedi senin yüzüne konuşmaya, bunu kast ediyorsun yani. Sen bu metni oku hallederiz diyor, ben artık zarar veriyorum diyip bırakayım diyorsun. 4 sayfalık o metnin içinde tahminen ”Çok yıpratıldık kendi adıma istememiştim primler. 1.5 yıl içinde bunları hak etmedik” gibi ibareler olduğunu düşünüyorum.  4 sayfayı okuyacaktın, İyi ki yaptım dedin bırakmakla. Milli eşofmanla  basın toplantısı yapmana izin verirler miydi? Arda Turan’ın Allah bir dediğine inanılır mı artık?

Arda’yı desteklemeye gelen 6-7 kişi var basın toplantısına. Onların da kadro dışı kalması lazım aslında. Burak’ın, Caner’in, Gökhan’ın da hepsinin gönderilmesi lazım ama “Sizin okumasını istediğiniz o metni desteklemeye gitmiştik biz” diye düşündüler.  Kuş gibi hafifledim, pişman değilim laflarının arkasında duracaklarsa hepsinin gönderilmesi lazım. Pişmanlık ve özür yoksa niye tutuyor Terim? Başka konuşuyor diyorlar fütursuzca. Sen bunları yapacaksın sonra Umre’ye gideceksin yer mi millet bunu? “Çok ayıp edildi” mi diyecekler zannediyorsun?

Hangi milli takımı tutacağız? İkinci bir milli takım yok. “Benim milli takımım değil” diyenler milli takımım içindeki yanlışlardan, toplumdan kopmasından  sahiplendiği değerlerden uzaklaşmasından dolayı  eleştirmek adına söylüyorlar. Türk milli takımının rakibini tutmak mümkün mü?Milli takımın içindeki durumu eleştirmek için söylüyorlar, bunu yeniden benim milli takımım yapın diyorlar. Hak eden forma giyecek, formayı hakkıyla taşıyan oyuncular oynayacak, topluma rol model olacaklar, insanların sempatik bulduğu, gençlere örnek olacak sporculardan oluşan, savaşan, ay yıldıza yakışan oyunculardan ve o zihniyette bir milli takım profili istiyorlar. Bu profilden uzaklaşınca bu benim bir takımım değil diyorlar. Toplumsal barış sağlanmalıdır. Toplantının acilen devam etmesi lazım. Açık uçlu eldivensiz bir şekilde. İsimlerle konuşulması lazım açık açık.  Biz bakıyoruz ama daha göremiyoruz. Flu bir resim var.

Ortada eğer bir iktidar kavgası varsa, federasyona sahip olmak gibi bir düşüne varsa, kendi ekibiyle çete mantığıyla (FETÖ gibi) yönetime el koymak için markanın itibarsızlaştırılması sağlanmaya çalışılıyorsa bununla hep beraber mücadele etmek lazım. Mücadele  etmek için de isim bilmemiz lazım. Hangi sporcular buna alet oluyorlar?. Kimler o büyük resmin bir parçası? Oyuncuya (Arada Turan) itibar edecek bir halimiz yok. İş Fatih hocaya ve Yıldırım Demirören’e düşüyor. Başlayın temizliğe anlayalım. Sen TFF iktidarını devirmek için Kosova maçı öncesinde bile hamle yapıyorsan hepimizin bununla mücadele etmesi lazım. "Seçilmiş federasyonu devirmek için bunlar yapılıyorsa ki hoca bunu kastediyor, ortaya bir hedef konması lazım.

Fatih Terim’in görüntüsü yalnız bırakılmış bir görüntü değil. “Hocam sen çık biz 50 bin kişi konuşmayalım. Biz arkandayız” demişlerdir. Sen futbol direktörüsün. Fatih hoca muhatap olmayacak da kim olacak? İş tanımının içerisinde. Terim de demiyor ki “beni yalnız bıraktılar”,  biz çözeriz diyor. Siz karışmayın ben hallederim de demiş olabilir Fatih Terim.

Aykut Kocaman, Mehmet Ekici’yi ortada oynatacaksa, Valbuena’yı sol kanatta oynatır. Mehmet Ekici’siz  bir 11’de forvet arkasında ve merkezde oynatır. Lider olarak geliyor. Alex de Souza sonrası bir Diego macerası oldu Fenerbahçe’nin. Tempo dikte eden, oyunu yönlendiren bir oyuncu demek lider oyuncu olmak.  Alex bu işin piriydi ve Aykut Kocaman ile yıldızı barışmadı. Valbuena ne kadar Alex olmaya yakındır, ne kadar Diego olmaya yakındır. Diego büyük hayal kırıklığı oldu Fenerbahçe için. Çok yavaş oynadı. Valbuena bir Diego değil. Daha hızlı düşünen daha kıvrak, çabuk hareket eden çalım atan, son vuruş kalitesi olan bir oyuncu. Kocaman’ın oyun tarzında topu ayağına verip oynamak yok. Valbuena’da bir Kuyt görmedim. Savunma tarafında hiç görmedim. Valbuena bazı maçlarda adam da kovaladı ama genel anlamda bu karakterde bir profil sergilemedi. Valbuena’nın ne kadar mağlubiyete isyan edeni, gidişata isyan eden, kendini takım için parçalayan, kazanma gayretinde olan bir oyuncu olmasından dolayı Aykut Kocaman bundan çıkarımlar yapıyor.  Lens kalır mı gider mi belli değil. Van Persie için de iyi konuşuyor Kocaman. İklim düzelirse yukarı çıkarırız diyor. İki maç üst üste oynayamayan van Persie’yi yüceltiyor. Kocaman’ın iyimser konuşmaları işin liderlik ve çaresizlik tarafı. Başka çaren yok. Öveceksin, ben sana güveniyorum diyeceksin. Fenerbahçe’nin kontratı devam eden oyuncuları çok iyi paralar alıyor. Hiçbiri burada alacakları paraların yarısını alamaz başka yerde.  Diyorlar, takımdan memnunum hepsini kamp döneminde görmek istiyorum. Sonra bir bakıyorsun 6-7 oyuncuyu gönderecek diyorlar. Eskisi gibi olamayacağı için, bu oyuncuların talipleri olmayabileceği için Kocaman’ın dedikleri teknik değil, motivasyon amaçlı.

Senin için hazırladığımız haberler