Matematik profesörüydü, futbol profesörü oldu!

05.11.2019 - 23:58 | Son Güncellenme: 05.11.2019 - 21:05

Matematik profesörüydü, futbol profesörü oldu!

Kariyerinin büyük bölümünü kuş ve balık sürülerinin hareketlerini inceleyerek geçiren, toplumsal ayrışma, HIV, algoritma ve başkanlık seçimleriyle ilgili sayısız makale yayımlayan bir matematik profesörünün İsveç’te bir futbol kulübüne çağ atlattığını söylesem herhalde pek mantıklı bulmazsınız. Kulağa ilk başta garip geliyor ama işin doğrusu bu.

David Sumpter, İsveç’in Uppsala Üniversitesi’nde görevli bir matematik profesörü. Uzun yıllardır İsveç’te yaşayan bu İngiliz, Nisan 2019’da Hammarby futbol takımı ile çalışmaya başladı. Teknik direktör Billborn yönetimindeki o Hammarby bu sezon ligde 30 maçta attığı 75 golle İsveç Ligi rekorunu kırdı. Son haftaya kadar şampiyonluğu kovalasalar da sadece bir puan farkla üçüncü oldular. Peki nasıl oldu da bir matematik profesörü bir takıma böylesine etkide bulunabildi? Onu farklı kılan şey ne?

Hollandalı efsane Johan Cruyff bir keresinde şöyle demişti: “Top bir maçta istatistiksel olarak futbolcuların ayağında sadece 3 dakika kalıyor. O yüzden en önemlisi kalan 87 dakikada, yani top sende değilken, ne yaptığın. Senin iyi futbolcu olup olmadığını bu belirliyor.”

İşte Sumpter’ın da odaklandığı nokta tam olarak bu. Futbolun aslında daha çok top sende değilken ne yaptığınla ilgili olduğunu düşünüyor: “Nasıl baskı uyguluyorsun? Nasıl boş koşu yapıyorsun? Takım arkadaşların için nasıl alan açıyorsun? Bunları daha iyi anlamak için topsuz alanla ilgili verilere odaklanmak lazım. Bu da futbol için yeni bir alan.”

Oğlu oynamaya başlayana kadar futbola ilgi duymayan Sumpter, sonrasında bu işe kafa yormaya başlamış. Futbolu matematiksel olarak ele alıp üzerinde baya bir kafa patlatmış. Oğlunun takımını çalıştırmaya başlamasıyla birlikte artık iyice sorumluluğu artan Sumpter, onlara hareketlenme ve pozisyon alma konularında taktikler hazırlamış. Tabii ki burada temeli matematik oluşturuyor.

2016’da futbolla matematiği birleştiren “Soccermatics – Güzel oyunun matematiksel maceraları” isimli bir kitap yazdı. Kitabında yıldız futbolcuları ve matematik kullanan takımları analiz eden Sumpter’in futbol sektöründe yer alması fazla uzun sürmedi.

Hammarby ile yolunun kesişmesinin hikayesi 2017’ye dayanıyor. Son yıllarda istikrarsız sonuçlar alan Hammarby, o sezon radikal hamlelerle Jesper Jansson’u Takım Menajeri, Ola Larsson’u da Sportif Direktörlüğe getirdi. Bundan önce tam bir teknik direktör takımıydılar. Yani kimin transfer edileceğine, nasıl idman yapılacağına, hangi oyun sistemiyle oynanacağına hoca karar veriyordu. Ve o gittikten sonra her şey sil baştan yapılmak zorundaydı. Burada sağlıksız bir durum olduğunu fark eden Hammarby yönetimi, bunun önüne geçmek için bu iki ismi göreve getirdi.

Biz antrenör takımıydık. Her şeyi o belirliyordu. Kulüp takımı olmalıydık” diyor Larsson. Bunun için ilk adım bir oyun anlayışı belirlemek oldu. Bundan böyle hoca kim olursa olsun rakip yarı sahada pozisyon futbolu oynayacaklardı. Bunun nedenini de şöyle açıkladılar: “Pozisyon futbolu oynamak göze hoş geliyor ama tek neden bu değil. Bu oyun anlayışıyla birlikte zengin kulüplere satılabilecek daha iyi oyuncular yetişmesine katkı sağlamak istiyoruz.”

Hammarby’nin örnek aldığı kulüplerden bir tanesi Guardiola’nın Manchester City’si. Sumpter oyunculara onların nasıl organize olduklarını ve uyguladıkları prensipleri göstermiş. City’nin hücum-savunma-hücum prensibiyle ne kadar fazla gol attığına vurgu yapan Sumpter, “Önce hücum edip sonra topu kaptırıp sonra üç saniye içinde topu tekrar kazanıp, yerleşik olmayan savunmaya karşı birçok gol atıyorlar. İşte bizim Hammarby’de yapmak istediğimiz şey bu. Bunu başarmak için çok iyi pozisyon almak şart” ifadelerini kullanıyor.

Sumpter ve onunla birlikte çalışan fizikçi Fran Peralta, tam da doğru pozisyon almak üzerine bir model geliştirmiş. Bu model özetle şöyle: Maçın herhangi bir anında görüntü durduruluyor ve birkaç saniye sonrası için hangi pozisyonda olman ya da nereye hareketlenmen gerektiği gösteriliyor. Mesela görselde top sarı takımın 6 numaralı oyuncusunda. Burada Hammarbyli futbolcuların (yeşil takım) birkaç saniye içinde nerede durmaları gerektiği (içi dolu daire) ile o esnada nerede durdukları (silik daire) gösterilmiş.

Bu, işin savunma kısmıydı. Şimdi ise hücuma bakalım. Görselde top 17 numaralı futbolcuda. Sol taraftan ceza alanına hareketlenmiş. 22 numaralı takım arkadaşı ise silik dairenin gösterdiği gibi içeri hareketlenmiş. Fakat modele göre burada 22 numaranın yapması gereken içeri hareketlenmek yerine takım arkadaşına doğru bir koşu yapması.

Peralta böyle modellerin mükemmel olmadığını ancak oyuncuların sahada verdikleri kararları tartışmak için iyi bir altyapı oluşturduğunu düşünüyor.

Bu ikilinin geliştirdiği bir başka model ise pas seçenekleri konusunda. Görselde top ceza yayının ortasındaki yeşilli oyuncuda. Kırmızı ile gösterilen bölgeler pasın başarılı olma ihtimalinin az olduğu, yeşil bölgeler ise fazla olduğu yerler. Burada en ideali topun sağ taraftaki iki oyuncudan birine oynanması. Ama bu pozisyonda topa sahip olan futbolcu pas vermiyor ve şut çekiyor. Sonuç: Gol.

İşte bütün mesele topsuz oyundaki futbolcuların verimlerini artırmayla ilgili. Bunun için de hareketlilik gerekiyor. Özellikle bu sezon gol yollarında zorlanan Galatasaray’ın topsuz oyunda ne kadar zorlandığına şahit oluyoruz. Fatih Terim, 2-0 kazandıkları Çaykur Rizespor maçı sonrası şunları söylemişti: “Alana koşan, yani topsuz koşu yapan, oyuncu sayımızı artırdığımız zaman çok daha etkili bir takım olacağız.”

Sumpter de gol pozisyonları yaratmak için topsuz oyundaki futbolcuların arkadaşlarına boşluklar yaratması gerektiğini düşünüyor.

2017’de 38 puanla dokuzuncu olan Hammarby, 2018’de 58 puanla dördüncü, bu sezon da 65 puanla üçüncü oldu. Üzerine koyarak ilerliyor. Bu yazıda konusu geçmedi belki ama teknik direktör Stefan Billborn’la da uyum içinde çalışıyorlar. Yazının başlarında belirttiğim gibi zaten bu oyun anlayışına uygun teknik direktörlere görev veriyorlar.

İşte sıradan bir orta sıra takımının zirveye doğru giden başarı hikayesi. Futbolda istatistikleri, verileri küçümsüyoruz belki ama doğru kullanıldıklarında nasıl fark yarattıkları ortada. Sumpter yine de bu konuda oldukça mütevazı. Kendisi takımın başarısı için, “Eğer %1-2 katkım olduysa ne mutlu” diyor.

Mert ELAM

Senin için hazırladığımız haberler