"Onun hayallerine cüret dahi edemeyeceklere..."

19.09.2018 - 08:35 | Son Güncellenme: 19.09.2018 - 11:35

Spor yazarları, Galatasaray'ın 3-0'lık galibiyeti ile sona eren Lokomotiv Moskova galibiyetini değerlendirdi.

"Onun hayallerine cüret dahi edemeyeceklere..."

Eren Derdiyok yeni mi öğrendi bilmiyorum ama...' - Erman Özgür / Fanatik

Maça çok özlediği sevgilisine uzun süre sonra ilk kez sarılır gibi başladı Galatasaray. Ndiaye-Fernando ikilisinin etkili oyunuyla topun rakibinde kalmasına tahammül edemeyen görüntüsü, hücumda Linnes’in bindirmeleri Ve Rodrigues’in driplingleri derken gol de Rodrigues’in kendine has içe katettiği bir pozisyonda geldi.

Emre ile skoru artırma şansı da geldi, ancak kullanamadık. 20’den sonra ise roller yavaş yavaş değişti. Fernandes’in organizatörlüğü ve duran top zaafiyetimizin ortaya çıktığı anlarda topa daha fazla sahip olan Lokomotiv’e karşı özellikle Fernando’nun çizgiden çıkardığı top hayati derecede önemliydi.

2. yarı ise çok dengeli başladı maç. Fernandes’in erken yorulması ve Galatasaray’ın topa biraz daha topa hakim olması ile ilk yarıdaki Moskova baskısı bir daha hissedilmedi.

Eren Derdiyok attığı nefis frikik golü ile erken final yaparken, Galatasaray Selçuk’un penaltısı ile son darbeyi vurdu. Fatih Terim’in Donk’u stoperde, Emre Akbaba ile Belhanda’yı aynı anda 11’de başlatması yani doğru takımla başlaması bana göre galibiyetteki en önemli ayrıntıydı.

Hücumda Rodrigues topa her dokunuşunda Galatasaray rakip kalede tehlike yarattı. Maçı erken çözen golü de bulması onu maçın yıldızı yaptı.

Maçın olayı 

Eren Derdiyok’un bu kadar iyi frikik attığını sadece ben mi yeni öğrendim bilemiyorum ama en azından çok iyi bir zamanda öğrendim diyebilirim.

Kısa mesaj 

Eren Derdiyok’un bu kadar iyi frikik attığını sadece ben mi yeni öğrendim bilemiyorum ama en azından çok iyi bir zamanda öğrendim diyebilirim.

Olağanüstü - Serhat Ulueren / Vatan

ÖNCELİKLE güzel değil, harika değil, müthiş değil, olağanüstü bir sonuç 3-0’lık galibiyet. İlk yarı dan-dun futbol, telaş, skoru koruma çabası, kalemizde 3 tane önemli pozisyon yarattı. Ama büyük maçların kahramanı Fernando Muslera yine formunun zirvesindeydi. Tüm kritik anlarda harika uzanışlar yaptı ve kalesini yine kapattı.
 
RODRIGUES ve Eren’le iki gol buldu Cimbom. Üstelik iki vuruş da çok başarılı değildi ama bazen iyi vurmakla gol atamıyorsun. Mesela Muslera, Lokomotif’in kalecisi olsa ikisini de yemezdi. Guilherme’nin tutamadığı toplar skoru getirdi. G.Saray ikinci yarı Lokomotif’in tüm riskleri almasıyla geniş alanlar buldu, şanslar yakaladı ama Emre, Rodrigues atamadı.
 
‘SİRİUS YILDIZI’
 
OYUN çok parlak değil ama 3-0’lık skor bence evrendeki ‘Sirius Yıldızı’ kadar parlak. Yalnız bu skor beni biraz da ürküttü. Hatta korkuttu da. Rahmetli Özhan Canaydın ‘Gönüllerin hocası’ diye Lucescu’nun yerine getirdiği Fatih Terim’le 2002-03 sezonda Şampiyonlar Ligine, deplasmanda Lokomotif Moskova’yı 2-0 yenerek başlamış, sonrasında grupta sadece Brugge’den 1 puan almış ve 4 puanla sonuncu bitirmişti. 
 
NEYSE ki bu satırları yazarken Selçuk’un penaltısıyla 3-0 oldu, ben de derin bir ‘oh’ çektim. Demek ki,tarih tekerrür etmeyecek. Demek ki sonuncu olmayacağız. Hatta lider bitireceğiz bu grubu. Ben dün gece çok inandım. Üstelik grubumuzda Schalke, Porto gibi sıradan, daha doğrusu puan alması kolay rakipler var.
 
G.SARAY gerçekten çok iyi başladı, üstelik Schalke-Porto berabere bitti. Ekim ayı başında Porto’dan alınacak bir beraberlik ve sonrasında Schalke’yi devirdiğinde tur biletini cebine koyar G.Saray.
Olağanüstü taraftarı ve Terim”in son damlasına kadar mücadele eden sahadaki ‘14 Aslanı’nı alkışlıyorum, alınlarından öpüyorum. Dün gece aptalca bir kırmızı gören Ndiaye’yi de iyi mücadelesinden dolayı yine de kutluyorum.
 
İLK’lerin takımı G.Saray bakalım bu çok da alternatifli olmayan kadrosuyla daha ne büyük zaferler elde edecek, göreceğiz...

Yine gen işi - Mehmet Ayan / Vatan

ŞAMPİYONLAR Ligi’nin temel prensibi ‘Yenemiyorsan yenilme’ şeklinde tarif edilebilir. Bu kadar dengeli bir grupta 1. kategoriden gelen rakibe karşı ‘eldivensiz’ başlamak son derece önemliydi! İlk 20 dakika olağanüstü güçlü girdi G.Saray oyuna. Rakibe ‘çöktü’, golü buldu, 2-3 de olabilirdi. 
 
BİLHASSA Garry-Yuto kanadını pek iyi işletti! Rakip ilk kez G.Saray kalesine 21’de gelebildi. Sonrası ise tam felaket tablosu! Eski Beşiktaşlı Fernandes önderliğinde harika bir 25 dakika oynayan Lokomotif, sadece gol atamadı. Bitirici 2 vuruşla 3-0 yerine korku filmi izleyebilirdik! 46-60 arası da bitmedi endişe ve panik dakikaları...
 
‘N’DIAYE AYAKLANDIRDI’
 
56’da Ndiaye bir şut attı tribünleri ayaklandırdı. Maç başında görevini eksiksiz yapan ancak takımın oyunu vermesiyle tezahürat yapmak yerine sahaya bakmaya mecbur kalan seyirci, bir anda tekrar taraftar moduna döndü! 67’de Eren’in golüyle maç ele geldi! Yoksa elden gidiyordu! 20 ile 60 arasındaki oyun, hele de merkezin kelimenin tam anlamıyla boşaltılması hocanın ‘önümüzdeki maçlarda’ göz önüne alacağı etkenlerden olsa gerek. 
 
SAĞ olsun Ndiaye bu planları Porto maçı için bozdu! Hocanın verdiği reaksiyon bilemiyorum ekrana yansıdı mı? İnanılmaz bir sorumsuzluk örneği verdi. Oyun gereği olsa bile kalene 60 metrede o faulü maç 2-0’ken yapmak aymazlık ötesi! Hele de bu kadar iyi oyuna... Hiç olmadı Badou.. Hem de hiç... Bu kadar güzel gecenin mutluluğunu bu hareketle bu denli ucuza bozmak yakışmadı sana!

Aslanlar gibi - Attila Gökçe / Milliyet

Başka bir seviye, başka bir mücadele... Akıl başka, klas başka, maç başka!
UEFA Şampiyonlar Ligi’nde sanki sılaya dönüşü yaşadı Galatasaray. Uzun bir aradan sonra alışık olduğu ortama yakışan bir oyun oynadı. Önce golle coştu, sonra rakibinin peşinden koştu. Hatalar yaptı, yüksek tempoya, rakip baskısına karşı zor durumlara düştü... Yine de dayandı.

Evet, gerçek bir savaş stratejisi uyguladı. Kazanmak için çıktı. Önde basarak başladı oyuna. Çabuk, etkili kanat ataklarıyla rakibini sarstı, şaşırttı. Öyle canlı ve heyecanlı bir başlangıçtı ki bu, taraftarı da aşka getirdi. Ön sağda Emre Akbaba, solda Garry Rodrigues ve ortada Eren’le anormal etkili pozisyonlar yarattılar. Hem ortada, hem de savunmada “büyük takım” efekti yarattı. Dokuzuncu dakikada Emre’nin sağdan sol kanattaki arkadaşı Rodrigues’e attığı top, gecenin asisti olarak alkışlandı.
Nordin Amrabat, Alex Telles, Armindo Bruma ve Gary Rodrigues... Hatırlarsanız, dördü de Galatasaray’ın sol kanadında görev almış oyuncular ... Galiba en iyisi, saydıklarımın en sonuncusu... Bugünün Galatasaraylısı, “Yeşilburunlu” çocuk. Rodrigues çok hızlı, iki ayağıyla çok becerikli... Kazandığı topla soldan çaprazlama öyle çabuk iniyor ki kaleye, rakip savunmaların hem dengesini, hem de yerleşimini bozuyor. Dün sağıyla attığı golde kaleci Guilherme topa yetişemedi. Parmak ucuyla ancak dokunabildi.
Peki ya sonrası... Lokomotiv, çuf çuf Galatasaray yarı alanına yerleşti, oradan ceza alanına akıllı toplarla indi. Miranda, Farfan ve ille de eski göz aşinamız Fernandes... Yüksek tempoda daha devre bitmeden yorulmaya başlamıştı Galatasaray. O nedenle Fernando ve Ndiaye’nin kimyası bozuldu. Savunmaya yardım ederken, takımın ofansif oyununu unuttular. Neyse ki zar-zor anlardan sonra devre bitti.
Galatasaray’ın ikinci yarıdaki oyunu daha da usta işiydi. Adamlar sanki doping almış gibi yorgunluklarını filan unutarak Lokomotiv’i yoldan çıkardı. Duran toptan yakaladıkları iki gol hayallerinin ötesinde bir skor oluşturdu.
Bu oyunda elbette Terim’in de liderliği var. Donk’u stoperde oynatarak her türlü riski göze aldı. Takımın uyumunu ve oyunun akıcılığını bozmamak için 73’e kadar oyuncu değişikliğine gitmedi. Eren’in serbest vuruştan attığı gol, sonrasında Selçuk’un penaltısı neşenin ve coşkunun şarkısı oldu.
Bu arada... Takıma son katılan oyuncu Emre Akbaba’nın dünkü performansına da dikkatinizi çekerim. Her iki ayağını da ustaca kullanıyor. İlk golün asisti, son golde penaltıyı alması, onu yıllarca unutulmayacak bir yıldız parlaklığına taşıyor. Belki de Hagi gibi!
Evet, Galatasaray çok iyi bir av yakaladı. Aslanlar gibi...

Hayal etmeye cüret etmek! - Serdar Ali Çelikler / Habertürk

Fatih Terim 4. Galatasaray dönemi başladığında "Benim de hayallerim var" dedi. Şampiyonluğun araç olduğunu, amacın Şampiyonlar Ligi'nde başarı olduğunu vurguladı. Şampiyonlar Ligi müziği ile kupa gecesine katıldı. 

Dün de "Bir şeyi başarmak için önce hayal etmek gerek" dedi. Net olarak Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu hedeflediğini gösterdi. Şimdi tüm takım taraftarlarına soruyorum, Fatih Terim dışında böyle bir hedef için hayal kurmaya bile cüret edebilecek kaç teknik adamımız var?

Kaç teknik adam, Şampiyonlar Ligi ilk maçına akıl almaz bir ön alan baskısı ile başlar? Terim çok ama çok hatalar yapmış birisidir. Büyük facialar yaşamış, yaşatmış insani olarak açıklaması kolay olmayan problemler yaşamış ve yaşatmış olabilir. Ama kabul edelim ki onun hayallerine cüret dahi edemeyeceklere teknik adamlıkta avans verir.

İnanılmaz bir ön alan baskısı ile başladı Galatasaray. Lokomotiv 3 stoperli 5'li dizilişe 2 de ön libero eklemişti. Terim'in en büyük numarası, hücumcuları prese ikna etmektir. Dün de Belhanda, Akbaba, Rodrigues ve Eren dörtlüsü ile pres yaptırdı. Onlar basınca Serdar ve Donk öne çıkabildi. Böyle olunca 7 defansif oyunculu Moskova, ilk 20 dakika Alanyaspor kadar bile gelemedi Galatasaray'ın üstüne. Bu dönemde olağanüstü bir N'Diaye ve harika bir Gary Rodrigues performansı izledik. 20'den sonra yorulma ve oyun merkezini geri çekme anlaşılabilir. Anlayamadığım ve eleştirilecek tek nokta kapılan toplarda hemen kontra denenmesiydi. Oysa ayağa pas yapılıp rakibin temposu düşürülebilirdi. 30-45 arası Moskova dominasyonunda gol gelmemesi müthiş mücadele azmi, çizgiden çıkarılan top ve biraz da şansla açıklanabilir. 2. yarıda dan dun vurmadılar. Oyun merkezi yine gerideydi ama pasla çıkmaya çalıştılar. Rakip alana yerleşince de misafir ekibin etkinliği bitti. Eren'in harika golü olmasa da Galatasaray'ın bir gol atacağı belliydi.

Galatasaray her takımda olması gereken orta alan ikilisine sahip tek Türk takımı. Bütün büyük takımlar 2'li göbek tercihinde bir pasçı (Fernando) bir driplingçi (N'Diaye) tercihi yapıyor. Böylesi bir ikiliye Türkiye'de kimse sahip değil. Ha keza gördük ki Moskova da değilmiş. Dün bu ikilinin takımlarını nasıl ileri taşıdığı görüldü. İlerideki 4'lüyü prese ikna etmek stratejinin anahtarı ise, bu ikilinin performansı sistemin işletim birimiydi. Dün bir de ekstra kanat forveti performansı gelince rahat bir galibiyet elde edildi. Bu farklı galibiyet dosta güven düşmana korku verecektir. Dahası diğer maçın berabere bitmesi de temsilcimizin işine geldi. Lokomotiv bu grupta sonuncu olacak gibi görünüyor. Galatasaray, Porto ile liderlik mücadelesi verir diye düşünüyorum.

Önce hayal edebilen sonra da hayali için çalışan ve oyuncu grubunu bir takım istekleri konusunda ikna eden Terim'i ve oyuncularını kutluyorum.

Akıllı oynadılar - Ahmet Çakar / Sabah

Galatasaray alıştığı ligde çok iyi bir başlangıç yaptı. Hem futbol olarak hem de skor olarak çok doyurucu bir sonuçla ayrıldı. Eksikler var mıydı, tabii ki vardı. Özellikle ilk yarının son 15 dakikasında duran toplardan anlamsız pozisyonlar verdiler. Bunlardan biri gol olsa, G.Saray yine kazanırdı ama çok zorlanırdı.

İlk 30 dakikaya bakıyoruz, Lokomotiv Moskova her yönüyle sürklase oldu. G.Saray müthiş top çevirdi, aralara oynadı, rakibe top vermedi ve bu dakikalarda Ndiaye, tek başına bir takım gibi her şeyi yaptı. İşte bu ilk dakikalarda da G.Saray'ın bence en değerli oyuncusu Rodrigues'in alışılmış golü geldi. Tıpkı 3 gün önce ligde oynanan Kasımpaşa maçındaki gibi soldan aldı, içerdi kat etti, vurur gibi yaptı-çekti ve çok iyi vuruş golü yaptı.

30. dakikadan sonra inisiyatif Moskova'daydı. İyi geldiler, pozisyon buldular, hele hele bir korner topunda bomboş Farfan kafayı iyi vursa golü yapacaktı ama iyi vuramadı.

İkinci yarı G.Saray doğrusunu yaptı. Oyunu belli oranda kontrole alıp kendi sahasında kabul etti. Rakibe de pek pozisyon verdiğini söyleyemeyiz. Eren Derdiyok'un mükemmel frikik golüyle de maç o anda bitti. Son dakikadaki Selçuk'un penaltısı da zafere mum dikti.
Şampiyonlar Ligi'ne 3 puanla başlamak çok iyi. Yalnız unutulmasın ki Lokomotiv Moskova yaşlı, ağır ve temposuz bir takım. Grubun bence en zayıf halkası. G.Saray'ın ofansif anlamda gerçekten bir problemi yok ama defans oyuncularının ağırlığı ve duran toplarda yapılan hatalar önündeki maçlar için büyük handikap olarak görülüyor. Bir diğer handikap da Porto ile oynanacak maçta Ndiaye gibi G.Saray'ın en fazla yük taşıyan oyuncusunun oynayamayacak olması.

Çılgın gibi başladılar, süper bitirdiler - Ömer Üründül / Milliyet

Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nin ilk sınavında müthiş seyirci desteğiyle maça çılgın bir başlangıç yaptı. İkinci ve üçüncü bölgedeki etkili takım presi, yüksek tempo, sınırsız enerji ve dikine hızlı ataklar... Devre ortasına kadar Lokomotiv Moskova topa sahip olamazken 2-3 pas dahi yapamıyordu. G.Saray erken bir skor avantajı yakaladı. Bu baskıda ikinci golü de her an bulabilirdi. Ama 21. dakikadan sonra rüzgar terse döndü. İlk organize ileri çıkışında Lokomotiv pozisyon yakaladı. Ardından da devre sonuna kadar kanatları da iyi kullanarak oyunu domine ettiler. 3 kere de önemli pozisyonlar yakaladılar. Bu bölümde G.Saray hücuma hiç çıkamadığı gibi, savunma güvencesini de oluşturamıyordu.
İkinci yarı da bu görüntüde başladı ama kısa süre sonra yine saha içi dengeler tamamen değişti. Aniden G.Saray oyuna ağırlık koydu. Lokomotiv pasif bir duruma geçti ve G.Saray'ın hücum girişimlerinde ciddi bir etkinlik başladı. Sonra da Eren'den fantastik bir frikik golü geldi. Selçuk'un penaltısı da işi bitirdi. Şampiyonlar Ligi'ne grup dengeli olduğundan alınan 3 puan büyük önem taşıyor.
G.Saray'da dün herkes elinden geleni yaptı ama öne çıkan bir numaralı isim olan Ndiaye ne yazık ki ikinci sarıdan kızardı. Hiç de gereği yoktu. Rodrigues ve Nagatomo da sahanın diğer en iyileriydi. Rodrigues G.Saray'ın en önemli hücum silahı olduğunu bir kere daha belgeledi. G.Saray'da hem kadro yapısından hem de Terim'in genel oyun felsefesinden kaynaklanan bir eksiklik var. O da; kontrol futbolunun yetersiz oluşu. Ama günümüz futbolunda buna ihtiyaç var. Bilhassa Avrupa kulvarında.

İyi başlamak önemliydi - Levent Tüzemen / Sabah

FUTBOL akıl ve pozisyon oyunudur.
Galatasaray enerjisini ekonomik kullanıp doğru bir strateji ve taktik ile Lokomotiv Moskova'yı yendi. Topa çoğu zaman Rus ekibi hakim oldu, Galatasaray ise dikkatli ve akıllı alan savunması yapıp, Rus ekibinin eksik kaldığı anları kolladı. Galibiyette Galatasaraylı oyuncuların sakin kalması, telaş ve panik yapmamaları etken oldu.
Eğer Galatasaray yüksek tempoda maç oynasaydı oyunun yönünü çabuk değiştiren ve ezbere paslaşan Rus ekibinin ekmeğine yağ sürer ve kaybederdi. Muslera taktik gereği uzun atışlarında topu sürekli Eren'e yolladı. Eren bu topları yan kanatlara indirdi ya da kontrol etti.
Eren çok çalıştığı gibi herkesi rahatlatan mükemmel bir frikik golü attı. Ndiaye sahanın en iyisiydi, kaptığı topları akıllı kullanırken ikili mücadeleleri hep kazandı.
Ancak sarı kartı varken ve maç biterken ikinci sarıyı görüp atılması büyük hataydı. Nagatomo-Rodrigues ikilisi birbirlerini tamamlarken etkili gollük bindirmeler yaptı. Linnes çabukluğu ve takipçiliğiyle top cambazı Fernandes'in kolay çalım atmasını engelleyip topla oyalanmasını sağladı. Galatasaray'ın dengeli ve kontrollü savunma anlayışı nedeniyle Rus ekibi hızlı hücum şansı bulamadı. Donk-Serdar Aziz ikilisi savunmada riske girecek hamleler yapmadı.
Devler Ligi'ne galibiyetle başlamak çok önemliydi. Galatasaray akıllı oyununun karşılığını 3 puanla aldı. Rodrigues'in golünde Emre Akbaba'nın payı büyüktü. Emre şut atabilecek pozisyonda topa vurmayıp Rodrigues'e pas verdi. Emre'nin atılan 3 golde de izi vardı.
Galatasaray'ın baskı yediği kritik anlarda Muslera müthiş kurtarışlar yaptı.

Tekmeye kafa sokan adamlar - Uğur Meleke / Hürriyet

Dün tam bir Şampiyonlar Ligi akşamı yaşandı TT Arena’da. Devler Ligi tarihinin iki önemli parçası olan iki kulüp, özlemle, iştahla çıkmışlardı savaşmaya. Ve kan-ter-gözyaşı dolu bu savaşın galibi kalite farkıyla temsilcimiz Galatasaray oldu.
Rusya ve Türkiye, Avrupa’nın baş altı ligleri. Galatasaray ve Lokomotiv de Avrupa’nın baş altı kulüpleri. Belki tarihlerinde hiçbir zaman Şampiyonlar Ligi yarı finali olmayacak ama Avrupa’nın devleri İstanbul’a ya da Moskova’ya gelirken hep çekinecekler bu seyahatlerden. Bir süre Şampiyonlar Ligi’nden uzak kalan Galatasaray dün isteğiyle, arzusuyla, coşkusuyla net bir şekilde verdi bu mesajı: İstanbul, hâlâ Avrupa’nın çekinilecek deplasmanlarından biri.

Dün golleri Galatasaray buldu ama Lokomotiv takımı da bölüm bölüm çok iyi oynadı. Özellikle 20 ile 45 arası oyunu rakip yarı alana yığdılar, bir Fernandes klasiği olan kale içine ortalarla pozisyonlar da yarattılar. Ancak Galatasaray, dün kazanırken sahaya yansıttığı kalitesi kadar isteğiyle de gurur duymalı. Özellikle 2 pozisyon dünkü galibiyetin özeti gibi:

Dakika 23’tü. Linnes topu ayağından açmıştı. Ama Norveçli oyuncu öyle istekli, öyle konsantreydi ki, sakatlanma pahasına tekmeye kafa sokup Corluka’ya kart göstertti... Yine maçın ilk devresinde yaşanan bir başka pozisyon da dikkat çekiciydi: Hakemin faul kararına sinirlenen Rodrigues topu yere vurdu. Sonra yarım saniyede hatasını fark edip yere vurduğu topun peşinden koşup geri getirdi sahaya! İşte o Rodrigues’in Şampiyonlar Ligi’nde var olma arzusuyla Linnes’in ciddiyeti, Galatasaray’ın bir numaralı sırrıydı dün gece.

Bravo Galatasaray. Bravo tekmeye kafa sokan adamlar... Bir kez daha gururlandırdınız bizi.

‘KIRMIZI SEBEBİ’ BELHANDA

Dün dakikalar 41’i gösteriyordu. Galatasaray hücumdaydı ve Belhanda, daha önce sıkça yaptığı gibi sorumsuzca verdi topu rakibine. Faslı’nın artık alıştığımız o top kaybının faturasını, vazgeçmeyip rakibine faul yapmak zorunda kalan ve ilk sarısını gören N’Diaye ödedi. Linnes tekmeye kafa sokarken, Belhanda’nın böyle sorumsuzluk hakkı olmamalı bence.

DEVLER LİGİ’NE 2 TAKIM HAYAL DEĞİL

UEFA ülkeler sıralamasında 10’uncu basamaktayız. Rusya ise altıncı. Şu anda aramızda 14 bin gibi ciddi bir puan farkı var ama son 4 yıla bakarsak bu fark 10 bine, son 3 yıl içinse 5500 düzeyine iniyor. Zaten son 3 yıl sıralamasında da Avrupa dokuzuncusuyuz. Bu sene gruplarda 3 takımımız birden Belçikalılar’la eşleşti. Hemen üstümüzdeki Belçika’yla durumumuzu çok etkileyecek bu eşleşmeler.

Ancak 2 temsilcimizin Ruslar’la olan eşleşmesini de önemsemek gerek. Zira eğer Ruslar’a karşı üstünlük kurarsak 2-3 yıllık orta vadede Avrupa 6’ncılığını hedefleyebiliriz. Avrupa 6’ncılığı da ligde ilk iki takımımızın Şampiyonlar Ligi’ne direkt bilet alması demek.

Senin için hazırladığımız haberler