Ozan Korkut başkan adayı olacak mı?

12.10.2020 - 13:14 | Son Güncellenme: 12.10.2020 - 13:34

Galatasaray'da Mayıs ayında olağan seçimli genel kurul yapılacak. Peki son seçimde aday olan Ozan Korkut, 2021 yılının Mayıs ayında da aday olacak? Ozan Korkut, Galatasaray'daki son gelişmeleri değerlendirirken merak edilen sorulara da yanıt verdi. İşte Ozan Korkut'un açıklamaları...

Ozan Korkut başkan adayı olacak mı?

Galatasaray'da son seçimde başkan adayı olan Ozan Korkut önemli açıklamalar yaptı.

Radyospor'da Özgür Sancar'ın konuğu olan Korkut, "Yönetimimizin iki yıldır söylemlerine bakacak olursak sürekli şu kadar gelir yarattık, şu kadar borç kapattık, bu kadar kar elde ettik diyorlar. Sürekli bir iyi tablo sunuluyor. Bunları sunduktan sonra doğal olarak taraftar da madem durum bu kadar iyi, finansal imkânlar yerinde, o zaman niye bu transferler de aksaklık yaşanıyor, niye yeri geldiğinde yeteri kadar forma almadınız deniyor diye sorar" dedi.

İşte Ozan Korkut'un Özgür Sancar ile yaptığı röportaj:

Özgür Sancar: Galatasaray futbol takımı, biraztaraftarı üzüyor. Ortaya çıkan, polemiğe sebep veren tartışmalar var. Ama bunu sormadan önce Sayın Başkan’ın bir açıklaması var. Diyor ki: “Taraftar her şeyi dileyebilir. Her şeyi isteyebilir. İstifa edin diyebilir. Asla kızmıyorum. Anlayışla karşılıyorum. Bize diyorlar ki her türlü hileyi yapın, oyuncu satın ve alın. Biz öyle bir şey yapamayız. Biz dürüstüz. Galatasaray kültürü bunu gerektirir.” Siz ne diyorsunuz?

Ozan Korkut: Öncelikle bu vesile ile bir kez daha Sayın Başkan’a, sevenlerine ve ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. Sayın Cengiz’in açıklamalarını hem üslup hem de içerik açısından üzülerek izledim. Bu yönetim ve Sayın Cengiz, Galatasaray taraftarının son derece büyük bir desteği ile koşulsuz, şartsız desteğiyle, taraftarın her türlü imkânı dişinden tırnağına arttırarak sunmuş olduğu bir ortamda geldi. Haliyle, taraftarımız açısından bu manada negatif algılanabilecek bir söylem tasvip edilemez. Kimse, en başta Galatasaray taraftarı, kimseden usulsüz bir işlem yapmasını beklemiyor. Tam tersi, tüm Galatasaray camiası, yönetimimizden sadece üzerlerine düşen görevleri yerine getirmelerini bekliyor.

"Beklenti karşılanamayınca talepler oldu"

Sayın Cengiz’in açıklamalarında daha önceki dönemlerde böyle bir şey yapıldığı kaygısı mı var? Bizim yönetim anlayışımız farklı, biz bu yollara girmeyiz mi diyor? Yoksa rakiplerin yaptığı transferlere bir gönderme olarak mı algılanmalı Sayın başkanın bu sözleri?

Bu soruyu öncelikle kendisine sormanız lazım. Ben sadece söylemi tasvip etmediğimi belirtmek istiyorum. Galatasaray, şanlı tarihi boyunca hiçbir zaman hukukun, kanunların ve kuralları belirlediğinin dışında bir işlemde bulunmamıştır. Bunu dile getirmekten bile hicap duyuyorum. Dolayısı ile benim için bu sözlerden dediğiniz şekilde bir mana çıkarmak mümkün değil. Taraftarın son dönemlerde bir beklentisi vardı. Bu beklenti karşılanmayınca da birtakım talepler, serzenişler ve eleştiriler oldu. Ancak bu beklentiler Sayın Cengiz ve yönetimi tarafından yaratıldı. Önce büyük beklentiler yaratılıyor, iddialı demeçler veriliyor. Sonra beklentiler karşılanmadığında, yaratılan hayal kırıklıkları doğuyor. Ama hiçbir zaman dönüp de biz burada hata yaptık denmedi. Yanlışların sorumlusu kimi zaman üyeler oldu, kimi zaman oyuncular, kimi zaman teknik heyet, kimi zaman basın, kimi zaman Federasyon. Ama hiçbir zaman yönetim değil. Arada sırada olgunlukla aynaya bakmak lazım. Bu beklentileri yaratıp sonra taraftara niye beklentiye girdiniz diye kızmak, bizi usulsüz işler yapmaya mı
zorluyorsunuz gibi bir serzenişte bulunmak çok yanlış.

Burada sayın başkan istemeden söyledi belki ama taraftarı karşısına alan suçlayıcı bir açıklama mı oldu?

Söylemden bu anlam kolaylıkla çıkartılabilir. Böyle de bir trend oluştu zaten Sayın Cengiz’in konuşmalarında. Ya “Ben öyle demek istememiştim” ile bitiyor, veyahut başta “Böyle bir şey asla söylemem ama” diyerek ardından tam tersi ifadeler kullanılıyor. Sanki burada taraftarlarımız da Sayın Cengiz’in konuşma tarzına alışıp çözdü ki böyle bir tepki gösteriyor.

Sayın Mustafa Cengiz, “Limitlere uyanı mutlaka cezalandırın. Benim mesleğim pompacılık değil, yöneticilik. Bir madalya verilecekse transfer şampiyonu olunacaksa rakibimize verilsin. Türkiye’de limitlere ve kurallara uyanlar cezalandırılmalı. Tam tersini yapanlar ödüllendirilmeli,” diyor. Burada Türkiye Futbol Federasyonu’na bir serzeniş var. Bu üslup içerisinde bir savunmayı da barındırıyor. Taraftarın tepkisine karşılık Türkiye Futbol Federasyonu’nu eleştiren bir gerekçeyi mi ortaya koyuyor sayın başkan?

Bence olmuyor. Buradan bir Federasyon eleştirisi çıkarmak mümkün. Haklı olan kısmı da elbette var. Ama diğer taraftan şunu da sorgulamamız lazım. Bu Federasyon’a oy verenler bizler değildik. Kanal kanal gezip “Nihat Ağabey” diyerek Federasyon Başkan’ına yakınlığını, inancını ve desteğini vereneler de bizler değildik. Eğer kural koyucu kuralları adil koymuyorsa veya koyulmuş kuralları herkese eşit uygulamıyorsa, o zaman bu Federasyon yönetimini niye ibra ettiniz diye de sormak gerekir. Yönetimimizin söylemleri ve yaptıkları birbiri ile çelişiyor ve bu da güven açısından bir sıkıntı oluşturuyor.

Dinleyicilerimizin çok sayıda sorusu var. Ergin Bey demiş ki, “Hem ekonomik olarak artıda kalıp hem de takımın ihtiyacı olan transferler yapılamaz mı? Söz yönetimde olanız bu konuda nasıl bir politika geliştirirdiniz?” Sayın Başkan’ın temelde argümanı biz Galatasaray’ı düşündük ve mali fairplay kurallarına uygun hareket ettik. Transfer yapılmadı diye bizi eleştirmeyin diyor.

Burada esas problem taraftarın serzenişi değil. Galatasaray’ın çok transfer yaptığı dönemler oldu, az transfer yaptığı dönemler oldu. Önemli olan, Galatasaray futbol takımının teknik heyeti ihtiyaçları doğrultusunda yönetime bir liste veriri. Şu noktalarda takviyeye ihtiyacım var der. Bu ihtiyaçlar ekonomik koşullar içerisinde değerlendirilir ve uygun bulunmayanlar baştan söylenir. Dünyada ekonomiyi takip ediyorsanız önleminizi alırsınız. Eğer bir planlamanız yoksa alamazsınız. Geçmişte de son dakikaya bırakılan transferler sonunda olanları gördük. Bence sporculuk hayatımda kaç kere transfer oldum. Bir oyuncunun geldiği takıma, takım arkadaşlarına ve yabancıysa ülkeye adaptasyon için zamana ihtiyacı olur. Hocamızın da bu dönemin başında uyarısı vardı. Süreye ihtiyaç var. Transferi son dakikaya bırakırsanız kendini ispatlamış bir oyuncu dahi süre vermediğiniz için adapte olamaz ve bu da başarısını
etkiler. Burada finansal koşulların ötesinde planlama hatası var.

"Sürekli iyi bir tablo sunuyorlar"

Net bir planlama hatası var ve bu konuda gerekli operasyonun yapılamadığını görüyoruz.

Yönetimimizin iki yıldır söylemlerine bakacak olursak sürekli şu kadar gelir yarattık, şu kadar borç kapattık, bu kadar kar elde ettik diyorlar. Sürekli bir iyi tablo sunuluyor. Bunları sunduktan sonra doğal olarak taraftar da madem durum bu kadar iyi, finansal imkânlar yerinde, o zaman niye bu transferler de aksaklık yaşanıyor, niye yeri geldiğinde yeteri kadar forma almadınız deniyor diye sorar. Mutlaka özel hayatınızda, arkadaş çevrenizde böyle durumlarla karşılaşmışsınızdır. Ön görülemeyen bir sebepten dolayı, mesela şu anda içinde bulunduğumuz pandemi koşulları gibi, iş hayatı kötüye gidebilir ama bunu ailenizle, eşinizle, çocuklarınızla paylaşmazsanız onlar da alışmış oldukları hayat standartlarında harcama yapmaya devam ederler. Bu durumda dönüp ailem ve çocuklarım beni bitirdi diyemezsiniz. Durumu objektif olarak onlarla paylaşmazsanız, aile reisi olarak pozisyon almalarına yardımcı olmazsanız sonra onları suçlayamazsınız.

Yani yönetimin ekonomik olarak biz çok iyi bir noktaya getirdik kulübü, kar ettik sözleri asalında sorgulanmaya mı muhtaç? O yüzden mi transferde güçlük yaşandığını düşünüyorsunuz?

Elbette.

Beceri noksanlığı var mı transfer yapılırken? Sanki finansalsorunlar kadar transferde maharetli olunmaması gibi bir sorun da ortaya çıkıyor mu?

Bir sorun olduğu kesin. Beni çok üzen bir örnek paylaşmak isterim. Onyekuru’nun hocamızın yanında diz çökmüş bir fotoğrafını hala unutamıyorum, bu örneği verirken bile tüylerim diken diken oluyor. Bir yöneticimiz çıkıyor, Monaco ve teknik menajeri ile olan yakınlığında, ileriye dönük projelerden bahsediyor. Tam o sırada Galatasaray şampiyonluk yarışı içindeyken Onyekuru Monaco tarafından geri çağrılıyor.

"Eleştirilerin hepsi yönetimin iyiliği için"

Bahsettiğiniz olay Trabzonspor maçı öncesiydi.

Burada bir yönetim zaafı var. Aynı zihniyet devam ettiğine göre bunu düşünmemizden daha doğal bir şey olamaz. Şunu da yeri gelmişken hatırlatmak isterim. Galatasaray son derece demokratik bir kulüptür. Bu eleştirilerin hepsi Galatasaray’ın, yönetimin iyiliği için. Aynı hatalar tekrar yapılmasın diye. Sayın Cengiz’in ifadesinde yönetimin moralini bozmayın söylemine bu yüzden çok şaşırdım. İlk önce yönetimin görevi taraftarın moralini bozmamaktır. Taraftardır bize destek veren. Teknik ekibimizin, oyuncularımızın moralinin bozulmaması önceliktir. Elbette yönetimin de morali bozulmasın ama görevinizin gereğini yapmanızın beklenmesi moralinizi bozmamalı. Ayrıca kendisinin bir dönemin Başkan’ına sözü vardı: “Sayın Başkan, eleştirmek bizden, sabır sizden.” Şimdi ne değişti?

Fatih Hoca çok sinirli. Derbide başlayan ve Rangers maçından sonra yoğunlaşan bir rahatsızlık var. Kasımpaşa maçına bu sinirli ruh hali ile çıktığı kanaatindeyim. Fatih Terim’in yönetimle ilişkisini nasıl görüyorsunuz? Nasıl bir değerlendirme yapmak istersiniz?

Benim Galatasaraylılığım, tüm detaylarına hâkim olmadığım bir konuda yorum yapmama elvermiyor. Sayın Hoca ve yönetim arasındaki bir diyalogda en iyi cevabı kendileri vereceklerdir. Tek söyleyebileceğim, bir Galatasaraylı olarak bir mutsuzluğun ailemiz dışına yansıyarak basın ve toplum önünde tartışılması beni kendim ve kulübüm adına üzer.

"Pandemiyi sürekli erteleme için gerekli bir sebep olarak görmüyorum"

Mutsuz olduğunuzu söylemekle yetinecek misiniz? Bu konuda ekleyeceğiniz bir husus var mı? Mesela Fatih Terim ve yönetim ilişkileri açısından önümüzdeki dönemde bazı radikal kararlar alınabileceğine inanıyor musunuz?

Dediğim gibi diyaloğun detaylarına hâkim değilim, bu konuda başka bir şey söyleyemeyeceğim. Benim açımdan şu anda camiamızın önceliği yapılamayan Genel Kurulumuz. Sayın Cengiz de konuşmalarında bu konuya değindi. Görüyoruz ki Türkiye Futbol Federasyonu da dahil birçok kulüp hukuki ortamı yaratarak Genel Kurullarını yaptılar. Ama biz daha şu an itibarı ile yapmış değiliz. Genel Kurul nedir? Biz bir aileyiz. Bu Genel Kurullarda Galatasaray ailesi bir araya gelir. Seninle şurada konuştuğumuz problemler de dahil güncel ve kritik konularla ilgili gelişmeler paylaşılır. Bizlerin fikirleri alınır. O değerlendirmeler doğrultusunda da yönetim bir karne notu alır. Bu sorduğunuz soru gibi konulara girebilmemiz için yönetim tarafından genel kurulun bilgilendirilmesi gerekir. Pandemiyi sürekli erteleme için gerekli bir sebep olarak görmüyorum.

Galatasaray, aklı başında, medeni üyelerden oluşuyor. Maske takıp gerekli sosyal mesafe kurallarına uyarak stadımızda bir araya gelebilir, çok rahat Genel Kurul düzenleyebiliriz. Ama dersine çalışmamız çocuklar karne günü geldiğinde ya hastalanır ya da okuldan kaçarlar. Yönetimimiz kendi karne gününü uzatıyor, yapmadı. Bir an önce yapılması lazım ki detaylı bilgilere biz de hâkim olabilelim. Transferle ilgili konuşurken hatalı bulduğum iş modelimizden de bahsetmek gerekir. Sayın Cengiz konuşmasında menajerlerle alakalı kim ne kadar alır bu beni ilgilendirmez, ben totale bakarım gibi bir söylemde bulundu. Hiç anlam veremedim.

Ticaret yapan herkes bilir ki sadece satarken değil önce alırken kazanırsın. Oyuncu ile yaptığınız sözleşmedeki maaş ve menajer komisyonları, oyuncuyu dönemin sonunda satmak istediğinizde satıp satamamanızı etkiler. Türkiye’de popülizm adına, ben ucuza mal ettim diyebilmek için bir trend oldu. Bonservis bedellerini düşük tutuyorlar ama oyunculara çok yüksek maaşlar veriliyor. Bu yüksek maaşlardan dolayı siz bir futbolcuyu satmak istediğinizde almak isteyen kulüp bu maaşı karşılayamıyor ve futbolcu da gitmiyor. Yüksek maaş vererek oyuncunuzun satılabilirliğini azaltıyorsunuz.

Burada yapısal bir hata var. Ben en son yapılan Genel Kurulumuzda kayıt düşmek için tarzım olmamasına rağmen yarım saatlik bir konuşma yaptım. Üç konudan bahsettim. Biri, Galatasaray’ın kaynaklarına nasıl sahip çıkıldığı. Demin Federasyon konusundan bahsettik. Hocamıza kabadayı diyenlerle birlikte pozlar verildi. Bunların hepsi içimizi acıttı. İkincisi, yönetimler seçilmeden önce projelerini açıklar. Siz projelerinizi gerçekleştiremezseniz gelir yaratamazsınız ve daralırsınız. Transfer yapmak başarılı bir futbol takımı olmanın tek yolu mu? Elbette hayır. Doğru alt yapı yatırımı, doğru kadro mühendisliği, doğru vizyon gerekiyor. Evet, bunları hayata geçirmek için gelir de gerekiyor. Sayın Cengiz’in seçilmeden önce otuzun üzerinde proje taahhüdü vardı. Bunların çok büyük bir kısmı hayata geçmedi ve söz verilen gelirler yaratılmadı. Bun da elbette transferi olumsuz etkiliyor. Tespiti doğru yapmak lazım.

Fatih Hoca’nın Kasımpaşa maçı bitmeden soyunma odasına gitmesi hakemlere yönelik bir tepki miydi? Yoksa transferlerin yapılmaması ve yönetime karşı duyduğu tepkiden kaynaklanan bir tezahür müydü?

Niyet okumaya karşıyım. Cevabı en net kendisi açıklayacaktır. Fatih Terim, Galatasaray camiasına mal olmuş, hepimizin sevdiği bir insan. Artısıyla, eksisiyle Galatasaray’ın yazılı olan ve olmayan kuralları, ilkeleri, örf ve ananeleri dışında bir şey yapacağını düşünemem. Hızlı bir şekilde önceki dönemlerde olduğu gibi Galatasaraylıların yüzünün güldüğünü görmek istiyoruz.

Başkanlığa aday olacak mı?

Mayıs’ta seçimli olağan Genel Kurul var. Bu tarihten önce bir erken seçim bekliyor musunuz? Taraftar da merak ediyor, çalışmalarınız devam ediyor mu? Erken ya da olağan bir seçimde Ozan Korkut, Galatasaray Başkan adayı mı?

Soru için teşekkür ederim ama şu an Galatasaray’da alınmış bir seçim kararı yok. Benim önceliğim seçim tarihi belli olduğunda Galatasaray’ın ihtiyaçları. Bu ihtiyaçlar değerlendirildikten sonra herkes üzerine düşeni yapacaktır. Biraz önce söylediğim gibi benim önceliğim şu an bir seçimden ziyade önce bir olağan mali Genel Kurul yapılması ve üyelerimize kulübün son durumunun anlatılması. Önce aile olarak bir araya gelmemiz.

Sonra tüzüğümüzde nasıl yönetimlerin hakları varsa üyelerin de seçime gidilmesi için belli prosedür ve hakları var. Bunları değerlendirmek üyelerimize kalmış, benim bir şey söylemem mümkün değil. Hepimizin ilk önceliği durum tespiti yapmak olmalı ki doğru kararlar alınabilsin.

Bu arada Sayın Cengiz, kendisinin Galatasaray’da olağanüstü genel kurul yapmayan tek başkan olduğunu söyledi yanlış duymadıysam. Bu doğru değil. İkinci kez seçildikten sonra zannedersem 29 Eylül’dü, içinde çarşaf listegibi birçok talep bulunan bugüne kadarki en kapsamlı yetki talebiyle olağanüstü genel kurul yaptı. Konuyu takip edenler hatırlayacaktır.

Yani sayın başkan da olağanüstü nitelikli bir genel kurul yaptı.

Evet, yaptı. Finansal durum ile ilgili de neden sürekli bir başarı tablosu çizmek zarar veriyor açmak isterim. Yüksek maaşlar veriliyor dediğimde, burada bir iş modeli hatası var dediğimde bunu sadece Sayın Cengiz dönemi için söylemedim. Daha öncesinde Dursun Bey döneminde de aynı şey geçerliydi. Ama Sayın Cengiz seçildiğinde bizim kontrolümüz dışında dünyada bazı pazarlar açıldı. Çin ve Arap liglerinden tek seferlik talepler doğdu. O dönemde elimizde çok yüksek maaş maliyeti olan oyuncuları satma şansı elde ettik ve bundan faydalandık. Ama şu an böyle bir alternatif yok.

Pandemi ile dünya futbol ekonomisi %30 küçülüyor. Bizde de buna paralel bir daralma elbette yaşanıyor. Ama geçmişi iyi hatırlamak lazım. Sayın Cengiz yönetime geldiğinde ondan bir önceki dönemde başlatılmış olan bir sermaye artışının 147 milyon TL geliri kasaya girdi. Ardından yapılan oyuncu satışları ile yaklaşık 50 milyon Avro bir gelir elde edildi. İki kere arka arkaya Şampiyonlar Ligi’ne katılarak 72 milyon Euro bir gelir daha elde edildi. Hepsini topladığımızda iki sene içerisinde 130 milyon Avro üzerinde büyük bir gelir elde edilmiş oldu.

Basit bir şekilde anlatmak istiyorum çünkü Galatasaray’ın şirketlerinin yapısı oldukça karmaşık ama kulübümüzün Sayın Cengiz yönetime geldiğinde konsolide borç ve alacak farkı 1 milyar 160 milyon TL seviyesindeydi. Üzerine 1 milyar TL ek gelir elde ettik normal bütçemizin haricinde. Şampiyonlar Ligi’nden gelen gelirlerde elbette yönetimin mutlaka katkısı var ama buna rağmen Galatasaray’ın borç ve alacak farkı 1 milyar 800 milyon TL seviyesine çıkmış vaziyette.

Demek ki gelirlerimizi doğru değerlendirememişiz. Üzerine hala borç yapmışız. İki buçuk senede finansal kuruluşlara, kabaca bankalara, olan borcumuz %40 artmış durumda. 1 milyar TL’den 1 milyar 400 milyon TL’ye çıkmış. Burada bir finansal başarıdan söz etmek mümkün değil. Kâğıt üzerinde Galatasaray’ın Sportif AŞ şirketi bir dönem kar açıkladı mı? Evet. Ama burada şu benzetmeyi yapmak isterim. İki tane şirketiniz var. Bir tanesi bir lira kâr ediyor, diğeri yüz lira zarar. İkisi de sizin şirketiniz. Eğer sadece tek bir şirkete bakıp ben bir lira kâr ettim diyorsanız bu bakış açısıyla başarılısınız.

Ama matematik hesabını yaparsanız aslında doksan dokuz lira zarar ettiniz. Galatasaray Spor Kulübü Derneği bizim temel aidiyetimizin olduğu yapı.

Derneğimizin Sportif AŞ’ye olan borcu 190 milyon TL’den iki sene içerisinde 1 milyar TL seviyesine yükselmiş durumda. Benim hayatım Galatasaray’ın içinde geçti. Çocukluğumdan beri bu camianın bir parçasıyım. Benim gördüğüm ve inandığım Galatasaraylılık terbiyesi önce Galatasaray’a gönül vermiş insanlara doğruları söylemeyi gerektirir. Ondan sonra camia zaten doğruların yanında durur. Ellerinden geleni herkes yapar. Doktora gittiğinizde teşhis yanlışsa yanlış ilaçla tedavi olursunuz.

Burada tespiti doğru yapalım. Finansal olarak başarısız bir yönetim var. Kendileri zor bir dönemde bu yükü aldılar ama bir sonraki yönetime daha da zor finansal koşullarda bir kulüp bırakacaklar.

Yasal uyarı: Bu haber Ajansspor.com tarafından yazılmıştır, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Senin için hazırladığımız haberler