"Sahada ruhsuz oyuna direnen bir isim vardı"

22.02.2019 - 08:42 | Son Güncellenme: 22.02.2019 - 11:42

"Sahada ruhsuz oyuna direnen bir isim vardı"

Ne ruhu var ne inancı! - Ediz Sırapınar / Milliyet

Can sıkan, yürek kabartan bir başlangıç yaptı Fenerbahçe... Haftalardır süren yanlışlar sanki katlanmış, sahadaki ne yaptığını bilmeyen 11 tur hayallerini bir anda çöpe atmıştı... Daha 4. dakikada gelen Zenit golü savunmayı oturtamayan, futbol adına tek bir doğrusu olmayan temsilcimiz adına tehlike çanlarının erken çalmasına yol açıyordu... Uzun bir aradan sonra forma giyen Şener’in, Moses ile uyumsuzluğu, Alper’in tutukluğu, Topal-Jailson-Eljif’ten oluşan orta alanın durgunluğu, savunmada Dzyuba ile boğuşan Sadık’ın hemen her rakip hamlesinde düzenli ve sürekli olarak geç kalması turun çok da kolay olmayacağının kanıtıydı...

Kimin ümidi vardı - Ercan Güven / Milliyet 

Ersun Yanal yaratıcı ve dikine oynamak için bir takım kurgulamış, bu yüzden gol engelli Slimani’ye forma vermek yerine santraforsuz bir takımla Alper-Ayew-Moses’ten forvet kurmuştu. Fenerbahçe’nin iki santraforu kulübedeydi. Ancak maça bu kurgunun hakkını vermek bir yana, ilk maçın tam tersi istatistiklerle, bireysel hatalarla kötü başladı Fenerbahçe. Ve dördüncü dakikada Sadık başta, kollektif bir savunma hatasıyla golü yiyip daha da sersemledi.  

Fenerbahçe için zor yok! - Mehmet Demirkol / Fanatik

Fenerbahçe’nin savunma kanatları ilk iki golde tersten gelen ortalarda rakiplerine ezilerek müdahalesiz kaldılar. Daha sonra oyuna giren İsmail de dahil olmak üzere hücumda rakip savunmayla birebir kaldıklarında neredeyse hiçbir seferinde çalım atıp çizgiye inmeyi düşünmediler. Böyle olunca zaten net bir santrforla oynamayan, hücum orta sahalarını ceza sahasına sokmayan Kanarya topa sahip olduklarında dahi akın bitiremedi. Sonuçta 2-1’le avantaj bizdeyken dahi kontra yiyen biz olduk. 

Forvette Ayew hamlesi de fos çıkınca karamsarlık tavana vurmuştu... Nitekim ev sahibi 37’de farkı ikiye çıkarttığında hepimiz “maç farka mı gidiyor” endişesine kapıldık... İlk iki golde de kademenin hiç olmaması, Hasan Ali’nin tüm pozisyonları iyi bir sinemasever gibi seyretmesi gerçekten düşündürücüydü... Bu kadar olumsuz havaya rağmen devre biterken Mehmet Topal’ın olağanüstü golü Fenerbahçe’nin üzerindeki ölü toprağını bir anda attı... Üstüne bir de devre arası Alper-Tolgay değişikliği gelince karşımızda özgüveni yükselmiş, sahaya daha iyi yayılan, oyunun kontrolünü tamamen eline alan bir Fenerbahçe vardı artık... 

Tolgay’ın müthiş organizatörlüğünde topu iyi kullanan temsilcimiz işin üretkenlik kısmında sınıfta kaldı... Ve bir türlü önü kesilemeyen bireysel hatalarla rakibine zaman zaman net fırsatlar bıraktı... Bunlardan birinde Moses’in kaptırdığı topla kontraatak şansı bulan Zenit, Mehmet Topal’ın önündeki topu uzaklaştırmak yerine sahanın yıldızı Hernani’ye bırakmasıyla turu avuçlarımızın içinden aldı... 

Elbette, bu maçın saygıyı hak eden, iyi niyetle ve enerjiyle oynayan, rakiplerinden çok kendi takım arkadaşlarının renksiz ve ruhsuz oyununa karşı direnen kahramanları da vardı... Kaleci Harun ve Tolgay... Fenerbahçe dün gece son dakikaya kadar tur umudunu taşıdıysa bu kaleci Harun’un elinden gelenin fazlasını yapmasından kaynaklandı... Harun, Zenit’e değil, resmen arkadaşlarına yenildi... Fenerbahçe bu kadar kötü bir gecede maçı ve turu çeviremez miydi? Çevirirdi elbette... Ruhu, inancı, cesareti olsaydı... Ne yazık ki bunların hiçbiri bu takımda yok...  

Fenerbahçe topa sahip olmalı çünkü sahip değilken her diagonal orta ters tarafta bekler üzerinde gol tehlikesi oluşturuyor. Sahip olduğunda ise maalesef rakip yukardaki sebeple tehdit hissetmeyip kontra kovalıyor. Bu durumun finali de kaptırılan bir top, yetişemeyen stoperler, yetişen Topal’ın ayaklarının yetmeyişiyle gelen eleniş golü. Bu Zenit’e elenmek gerçekten zordu. Ama bu sezon Fenerbahçe için zor yok. Gecenin sorusu Sadece lig kaldı. Konsantrasyon, odaklanma mı olur yoksa tersi mi? Maçın starı İranlı genç Serdar, Fenrbahçe’nin Dzyuba’ya odaklanmış stoper ikilisinin başına bela oldu. 

Fenerbahçe ceza sahasına en fazla 1 oyuncuyu sokabilirken, Zenit onu ekstra mikser olarak çok iyi kullandı. Harun’un direncini kıran da o oldu. Maçın olayı 2-1’de skor yeterken topa da sahipken bu kadar kontra yiyebilmek Fenerbahçe standardında değil, Lüksemburg amatör kümede bile kolay rastlanır bir durum değil. Ali Koç sezon sonunda köklü değişiklikler yapmak zorunda. Sadece oyuncu kadrosunda da değil. Kısa mesaj Fenerbahçe kadrosunun en az yarısını değiştirmek zorunda. Özellikle savunma kanatlarının tamamını.

UEFA Avrupa Ligi son 32 turunda 1-0 rövaşında Zenit'e konuk olan Fenerbahçe, sahadan 3-1'lik skorla ayrılarak kupaya veda etti. Maçın ardından spor yazarları dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.

Onlardan bazıları şöyle:

İstanbul’daki pısırık halinden kurtulmuş Zenit karşısında geriden oyun kuramıyor, orta sahayla pas bağlantıları yapamıyor, sağdan denediği hücumları isabetsiz ortalarla sonlandırıyor, dönen topları toplayamıyordu.  Bir türlü pas oyununa dönemeyen rakip kaleye pasla yaklaşmayı beceremeyen ve isabetsiz ortalara mecbur kalan Fenerbahçe’ye, ceza sahasına orta ile nasıl gol atılacağını Zenit gösterdi ikinci golüyle.  O anda tur gitmiş, Fenerbahçe’nin kaybedeceği bir şey kalmamıştı...  Belki de bu yüzden telaşı, sakarlığı bir yana bırakan futbolcular, devre bitmeden ilk kez nakış gibi ördükleri paslarla rakip kaleye geldiler ve Mehmet Topal muhtemelen kariyerindeki en güzel golü uzaktan kavisli bir şutla doksana attı, giden tur geri döndü.  Mehmet Topal’ın maç içinde yüzde yüzlük Zenit pozisyonuna defansif müdahelesi ile Fenerbahçe’yi kurtardığı iki de pozisyon olacaktı.

Uzatma dakikalarında kaleci Harun da oyuna en büyük katkısını yapıp köşeye giden serbest vuruşu çıkarınca Fenerbahçe soyunma odasına gittiğinde, skor 2-1, tur cebindeydi.  İkinci yarıya moralli başlayan Fenerbahçe’de sarı kartlı Alper çıkmış Tolgay girmiş ve bu değişiklik Fenerbahçe’ye oyun üstünlüğü sağlayan unsurların başında gelmekteydi.  Fenerbahçe farklı hale gelmişti. İlk kez bir maçın ikinci yarısında daha iyi oynuyordu.  Savunmadan hücuma çok çabuk geçebilen Zenit karşısında arkada yaşayacağı tehlikeleri bile göze alarak önde basıyordu çünkü artık özgüvenleri yükselmiş, Tolgay ile doğru pas sayıları artmış, ilk yarıda atıl durumda kalan Moses, Eljif oyuna katılmıştı. Fenerbahçeliler Zenit’e izin vermedikçe, topa baskı yaptıkça rakiplerinin oyunları düşmese de tehlikesi hep sürüyordu. Çünkü hızlıydılar, disiplinliydiler.   

Fenerbahçe’nin boşalttığı alanda Zenit’in tehlikeli kontratakları ya savunmanın doğru yer tutmasıyla atlatılıyor, o olmazsa devreye Harun giriyor, o da olmazsa Zenit forvetlerinin beceriksizliğine kurban gidiyordu ki Fenerbahçe’nin şanslı bir gününde olduğu söylenebilirdi. Ama şans gole ne kadar engel olabilirdi ki... Maçın son üçte birlik bölümüne girerken Hasan Ali ile İsmail zorunlu olarak değişti. Diğer değişiklik ise dakikaların tükendiğini anlayan Zenit’in savunmadan hücuma geçişlerde hata yapan Fenerbahçe’ye karşı baskısını arttırması ve üçüncü golü bulmasıydı.  Ersun Yanal hemen Jailson yerine Slimani hamlesi yaptı ve ilerde oynamayı tercih eden Fenerbahçe’nin şanssız santraforuyla bir şans yaratmak istedi.  Nafileydi tabi...  Aynı tutukluk aynı kısmetsizlik devamdı Slimani’de... Fenerbahçe’nin santraforu yok işte.  Sahaya tur cebinde çıkıp önce veren sonra geri alan en sonunda tekrar Zenit’e teslim eden Fenerbahçe’nin eli Avrupa’da da boş kaldı. Zenit’in mesajı açıktı: “Bırak Avrupa’yı sen git de lige tutunmaya çalış”!

Senin için hazırladığımız haberler