Sezon ortası yapılan ilaç transferler

06.02.2017 - 22:40 | Son Güncellenme: 06.02.2017 - 22:40

 

Ante Zizic’ten Bruno Fitipaldo’ya, takımlarına Hızır gibi yetişen oyuncuları listeledik...
Spor Toto Basketbol Süper Ligi’nde geçtiğimiz hafta sonu oynanan maçlarla ikinci devrenin açılışını resmen yaptık. Kimi takımlar yaz aylarında akıl ettikleri A planlarına sadık kaldılar, kimi takımlar doğru formülü bulmaya çalışırken ciddi bir kadro trafiğine sahne oldular. Örneğin zirve mücadelesini sürdüren Beşiktaş Sompo Japan aynı çekirdekle iki kulvarda yoluna devam ederken, kümede kalma hesapları yapan BEST Balıkesir üç ay içinde bambaşka bir takıma dönüştü.

Kusursuz bir A planıyla işe başlamak başarı için ideal senaryo gibi gözükse de, basketbol tarihinde akılcı sezon içi hamleleriyle sadece “iyi” bir takımdan “çok iyi” bir takıma evrilen birçok örnek görmek mümkün. 2004’te Pistons’ı şampiyonluk yoluna sokan Rasheed Wallace eklemesi ve 2008’de Lakers’ı bir gecede ligin elitlerinden biri yapan Pau Gasol takası, NBA’in yakın tarihinden hafızalarımızda tazeliğini koruyan sezon ortası sihirbazlıkları.

2012-13 sezonunda mutlu sona ulaşan Galatasaray, takımın saha içi lideri Carlos Arroyo’yu Ocak ayında kadrosuna dâhil etmişti. Final serisinin en değerli oyuncularından Manuchar Markoishvili de sarı-kırmızılı formayla ilk maçına 2 Şubat’ta çıkmıştı.

BSL’de son iki yılın şampiyonları Fenerbahçe ve Pınar Karşıyaka, sonuna kadar gitmek için iyi bir A planının hayati önem taşıdığını bizlere yeniden hatırlatmış olabilir. Ancak bizim ligimiz de son yıllarda “kervanı yolda düzen” birçok şampiyon gördü. 2012-13 sezonunda mutlu sona ulaşan Galatasaray, takımın saha içi lideri Carlos Arroyo’yu Ocak ayında kadrosuna dâhil etmişti. Final serisinin en değerli oyuncularından Manuchar Markoishvili de sarı-kırmızılı formayla ilk maçına 2 Şubat’ta çıkmıştı. Bir önceki yıl Ergin Ataman yönetiminde şampiyonluğa ulaşan Beşiktaş ise sezon içinde inşa edilen bir takımın neler yapabileceğinin en güçlü örneklerinden biriydi. Beşiktaş, tarihinin ikinci şampiyonluğuna ulaştığında ortada ne Deron Williams etrafında kurulan A planından eser vardı, ne de sezon ortasında İstanbul’a getirilen diğer “NBA meşhuru” Adam Morrison’ın takımla bir ilişiği kalmıştı...

Listeyi Tarence Kinsey, Robert Gulyas gibi isimlerle genişletebiliriz. Sadece şampiyonluk iddiası taşıyan takımlar değil, ligin bodrum katına gönül indirmiş olanlar da sezon içindeki iyi bir transferle tırmanışa geçebilirler. Yeni mezun süper bir skorerin, bir takımı tek başına kümede tuttuğunu çokça izlemişizdir. Bazen de sadece ufak rötuşlara, takımın ciddi sıkıntılarını giderecek bir “yara bandı” transfere ihtiyacınız olur.

2016-17 sezonunda da, şimdiden, yukarıdaki paragraflara bir yerinden girmeye aday sezon ortası transferlerine tanık olduk. Ligin aşağı sıralarında bazen baş döndürücü olabilen sirkülasyon içinden de, tepedeki takımlara gidip gelenlerden de 10 oyunculuk listemize isimler bulmaya çalıştık.

Başlamadan önce ufak bir not: Listemizi gün itibarıyla yeni takımlarında en az 4 maça çıkmış olan oyuncularla sınırlı tuttuk.
1) D’Angelo Harrison (Muratbey Uşak)

(11 maç, 30 dk, 14.1 sayı, 3.6 ribaund, 3.8 asist, %52 iki sayı, %35 üç sayı)

Özellikle geçtiğimiz sezon harika yabancı seçimleriyle dikkat çeken Muratbey Uşak, ilk maçta Fenerbahçe’yi mağlup ettiğinde bu yılki kadroya da farklı bir gözle bakmaya başlamıştık. “Bu oyunculardan hangisi Khem Birch’ün yaptığını yapabilir?” diye birbirimize sorduğumuz o günler şimdi biraz uzak görünüyor. Ozan Bulkaz’ın yazın yaptığı sezon planlarında maçı bitirecek beş gibi gözüken Lyons-Hazell-McKissic-Monroe-Freimanis çekirdeğinden üçü bugün Uşak’tan çok uzaktalar.

Geçtiğimiz hafta Trabzon deplasmanında 26 sayıyla Muratbey Uşak’a çok değerli bir galibiyet armağan eden Harrison, farklı skora gitme yollarıyla bu yeni rolünün de altından kalkabileceğinin sinyallerini veriyor.

Yolların ayrıldığı ilk isim olan Jeremy Hazell’den boşalan yeri doldurmak için Bulkaz, eski bir tanıdığa yöneldi ve profesyonel kariyerinin ilk sezonunu Uşak’ta (13.4 sayı, 3.3 ribaund ve 2.7 asist ortalamalarıyla) geçiren D’Angelo Harrison’ı yeniden takıma kazandırdı. Ancak özellikle Mark Lyons’ın ayrılığının ardından Harrison'ın hücumdaki sorumluluklarının kapsamı da biraz genişlemiş durumda. Geçen yıl Paul Harris ve Khem Birch’ün merkezinde yer aldığı bir hücumda “joker” rolünü başarıyla oynayan Harrison, bu yıl takımını skorda sürüklemek zorunda. Geçtiğimiz hafta Trabzon deplasmanında 26 sayıyla Muratbey Uşak’a çok değerli bir galibiyet armağan eden Harrison, farklı skora gitme yollarıyla bu yeni rolünün de altından kalkabileceğinin sinyallerini veriyor. Artık Avrupa fikstüründen de azade olan Uşak temsilcisinde Koç Bulkaz, oyuncusunun bunu daha istikrarlı olarak yapmasını umacak.

2) Ante Zizic (Darüşşafaka Doğuş)

(4 maç, 20 dk, 12 sayı, 4.7 ribaund, 1 blok, %71 iki sayı)

Geçtiğimiz hafta Will Clyburn’le yaptığımız röportajda, Darüşşafaka Doğuş’un boyalı alan savunmasında yaşadığı sıkıntılar üzerine de konuştuk. Öyle ya, ligin ilk yarısında Türkiye’de Vladimir Stimac, Avrupa’da Ioannis Bourousis gibi “eski usûl” bir sırtı dönük oyunu haiz pota altı oyuncularının Daçka’yı neredeyse tek başına mağlup ettiği bazı maçlar izlemiştik. Kısaların bu alandaki yardımlarına rağmen yeşil-siyahlılar ribaundlarda da henüz yeteri kadar sağlam durmayı başaramamıştı...

Bu soruna çözüm bulmak adına sıra dışı ama çok isabetli bir yola başvuran Daçka, 2016'nın son günlerinde 20 yaşındaki büyük yetenek Ante Zizic’le anlaştı. Geçtiğimiz yılın seçmelerinde NBA hakları 1. tur 23. sıradan Celtics’e giden Hırvat pivot, etkisini ilk günden gösterdi.

Clyburn’ün kelimeleriyle, “genç, maça büyük bir enerji getiriyor ve her an oyunun içinde.” Zizic’i sene sonunda bu listenin zirvesinde görmek kimseyi şaşırtmayacak...
 

3) Mike Green (Pınar Karşıyaka)

(6 maç, 35 dk, 14.3 sayı, 3.8 ribaund, 6.8 asist, 2.2 top çalma, %50 iki sayı)

Ligimizin en deneyimli çırağı Mike Green’in yolculuğundan, Brad Stevens, Orhun Ene, Andrea Trinchieri, Rimas Kurtinaitis, Gregor Beugnot gibi ustalarla yaşadığı kesişmelerden sezon başında söz etmiştik. BSL’ye geri dönüşünü Balıkesir formasıyla gerçekleştiren Green, sezona istediği gibi başlayamayan ligin yeni ekibinin göze çarpan birkaç oyuncusundan biriydi. Lakin Hakan Demir’in koçluğa getirilmesinin ardından, daha büyük hedefler taşıyan bir takıma gitme arzusunu belirtip Balıkesir’den ayrılan oyuncular arasına katıldı. Birkaç hafta sonra da soluğu bir başka usta Nenad Markovic’in takımı Pınar Karşıyaka’da aldı.

Mike Green, Pınar Karşıyaka’da biraz daha seçerek (maç başına 8.7) top kullanıyor ve daha yüzdeli bir hücum performansı sergiliyor. Bununla birlikte kazanan bir takımın parçası olmak, Green’in bire bir savunmasına da iyi gelmişe benziyor.

Peki takımın sezon başı planlarındaki oyun kurucu Kevin Dillard ile yolları ayırma kararı alan Markovic’i Green’e yönelten neydi? Muhtemelen takımın skor yükünü çeken J’Covan Brown ve DaJuan Summers’ın yanında onlardan rol çalan bir oyuncuya değil, onlara alan ve pozisyon yaratan, onları besleyen daha “saf” bir oyun kurucuya duyduğu ihtiyaç. Kariyerinin başından beri hayatını bunu yaparak kazanan Green’in, Karşıyaka'da ilk günden itibaren beklentilere yanıt vermiş olması şaşırtıcı değil. BEST Balıkesir formasıyla sahaya çıktığı 8 maçta ortalama 11.3 şut kullanan Green, yeni adresinde biraz daha seçerek (maç başına 8.7) top kullanıyor ve daha yüzdeli bir hücum performansı sergiliyor. Bununla birlikte kazanan bir takımın parçası olmak, Green’in bire bir savunmasına da iyi gelmişe benziyor.

Dillard-Green değişiminden sonra oynadığı 6 lig maçından 4 galibiyet çıkaran yeşil-kırmızılılar, bu süreçte Galatasaray Odeabank’ı yendi, Green’in eski takımı BEST Balıkesir’e ve yükselişteki Tofaş’a şans tanımadı ve son olarak da ligin ilk haftasında kötü bir şekilde kaybettiği Banvit’ten rövanşı aldı. Böylelikle play-off pozisyonunu biraz daha iyileştirmeyi başaran Kaf-Kaf, Avrupa'daki hedefleri için de şimdi daha iddialı gözüküyor.
 

4) Bruno Fitipaldo (Galatasaray Odeabank)

(4 maç, 25 dk, 11.5 sayı, 2.3 ribaund, 3.5 asist, %70 iki sayı, %53 üç sayı)

Yola çıktığı A planı zaman içinde ciddi değişimlere uğrayan takımların başında Galatasaray Odeabank geliyor. Ekim ayına geri dönecek olursak; hemen herkes topu Russ Smith ve Justin Dentmon ikilisine emanet etmiş, dışarıdan Austin Daye, içeriden Deon Thompson ile etkili olmayı hedefleyen bir takım öngörüyordu. Bugün gelinen noktada karşımızda, geçtiğimiz yılın önemli aktörleri Sinan Güler ve Blake Schilb’in direksiyon koltuğunu yeniden devraldığı bir takım var. Sezona yaptığı başlangıçla Smith, Dentmon ve Thompson’a katılmasından endişe edilen Tibor Pleiss ve Jon Diebler’ın biraz silkinmesiyle yeni bir galibiyet formülü kotarıldı. Bu formülün işlemesini sağlayanlardan biri de, takıma 26 Aralık’ta katılan Uruguaylı guard Bruno Fitipaldo'nun sürpriz katkısı oldu.

Avrupa kariyerine geçtiğimiz yaz Orlandina formasıyla İtalya Ligi’nde start veren Fitipaldo, oyun kurma yetkilerini büyük oranda Sinan ve Schilb gibi arkadaşlarına devreden bir oyun kurucu. 25 yaşındaki oyuncunun takıma sağladığı fayda ise başka bir yerde: BSL’de %53 ile maç başına 2.2, Avrupa’da %52 ile maç başına 1.8 üçlük isabeti bulması. Galatasaray Odeabank'ın bilhassa yüksek yüzdesine rağmen yayın gerisinden Pınar Karşıyaka ve Anadolu Efes günlerindeki istikrarı yakalayamayan Diebler’ın açıklarını çok iyi kapatan bir parça bulduğu kesin. Oyuncu profiliyle bir başka eski Efes oyuncusu Marko Popovic’i anımsatan Fitipaldo, uzun ve kayda değer bir Avrupa kariyerine sahip olacak özelliklere sahip.

5) Zach Auguste (Muratbey Uşak)

(12 maç, 19 dk, 9 sayı, 6 ribaund, %58 iki sayı)

Muratbey Uşak ve Ozan Bulkaz’ın değişen planlarından, listemizin ilk sırasında bahsetmiştik. Kadro sirkülasyonuna yıpratıcı Avrupa takvimi de eklenince, üst üste 6 maçtan mağlubiyetle ayrılan Ege temsilcisi son dönemde yeniden işleri rayına oturtmuş gibi. Ortalama 19 dakika sahada kalıyor olsa da, atletik uzun Zach Auguste da bu gelişimin bir parçası.

Hazell’in yerini alan Harrison’ın takıma kattıklarının yanı sıra, aynı günlerde kadroya katılan Avrupa çaylağı Auguste da birkaç hafta sonra takımdan ayrılacak olan Monroe’nun görevlerini devraldı. Monroe’ya göre daha patlayıcı bir oyuncu olan ve –oyunda kalma süreleri nötralize edildiğinde– daha iyi ribaund rakamları veren Auguste’ın en büyük sıkıntısı, kendini basit faullerden sakınmayı hâlâ tam olarak becerememesi. Kötü serbest atış yüzdesiyle maç sonunda sahada bulunması da riskler taşıyan Auguste, uzun bir Avrupa kariyeri için gelişimine devam etmeli. (“Hack-a-Zach” tabirinin literatüre girmesini istemeyiz.)

Auguste, sessizce sırasını bekleyecek bir karakter değil. Haiti kökenli, yarı-profesyonel futbolcu bir baba ile kırklı yıllarda ABD’ye göç etmiş Yunan bir aileden gelen bir annenin çocuğu olan Auguste, hepimizi şaşırtmanın bir yolunu bulabilir.

Muratbey Uşak da Auguste’ın henüz ham bir yetenek olduğunu fark etmiş olacak ki, birkaç hafta önce takviye kuvvet olarak tecrübeli Ekene Ibekwe’yi kadroya dâhil etti. Bu belki kısa vadede Auguste’ın dakikalarını kötü etkileyecek, ancak Ibekwe’nin varlığı genç yıldız adayının gelişimine önemli katkılar yapabilir. Geçtiğimiz sene Mike Brey'in koçluğunda sürpriz bir çıkış yapan, ACC konferansı için bir Rönesans’a imza atan Notre Dame kadrosu içinde parlayan Auguste, sessizce sırasını bekleyecek bir karakter değil. Haiti kökenli, yarı-profesyonel futbolcu bir baba ile kırklı yıllarda ABD’ye göç etmiş Yunan bir aileden gelen bir annenin çocuğu olan Auguste, hepimizi şaşırtmanın bir yolunu bulabilir.

6) Jerry Johnson (Demir İnşaat Büyükçekmece)

(8 maç, 26 dk, 8.3 sayı, 1.5 ribaund, 4 asist, %46 iki sayı)

Henüz 24 yaşındayken Mersin BB’ye transfer olduğunda tanıştığımız, daha sonra 2010-11 sezonunda final oynayan Galatasaray kadrosuna –yine “takviye kuvvet” olarak katılan– Jerry Johnson kendisini BSL takipçilerine bir kez daha hatırlattı. Sezona oyun kurucu pozisyonunda ilk bakışta güvenilir gözüken bir isimle başlamıştı Demir İnşaat Büyükçekmece – zira Clevin Hannah, son iki yılda Avrupa’nın zirve liglerinden ACB’de, Joventut ve Bilbao formalarıyla iki sağlam sezon çıkarmıştı. Ancak Amerikalı oyuncunun Özhan Çıvgın’ın takımıyla bir doku uyuşmazlığı yaşadığını görmek zor değildi, sonunda da Aralık ayında direksiyon koltuğunu terk edip Litvanya’ya transfer oldu.

Yerine gelen Johnson’ın rakamları sizi ilk görüşte çarpmıyor olabilir. Dahası, üç sayı yüzdesi, asist/top çalma oranı gibi kategorilere bakıldığında Hannah’dan daha kötü iş çıkardığını da düşünebilirsiniz. Ancak hücumda Kenny Hayes ve Angelo Caloiaro gibi güvenilir eller bulmuş Demir İnşaat Büyükçekmece’de dişlileri oynatan isme biraz olsun saygı göstermeliyiz. Bu listenin 6. sırasını ona vererek başlayabiliriz!

7) Chris Copeland (Tofaş)

(7 maç, 31 dk, 9.6 sayı, 4.2 ribaund, %46 üç sayı)

Kariyerindeki en büyük başarısı Belçika Ligi’nin En Değerli Oyuncusu seçilmek olan 28 yaşındaki bir basketbolcu, “ihtiyar bir çaylak” olarak adım attığı NBA’de barınabilir mi? 2012’nin sonbahar aylarında bu soruya evet yanıtını verecek birini bulmanız imkânsızdı. Chris Copeland bu durumu sonsuza dek değiştirdi; New York Knicks formasıyla normal sezonun son gününde Atlanta Hawks’a 33 sayı atarak...

Copeland’ın yarattığı sansasyonda bir Knicks oyuncusu olmasının (ve yeni bir “Linsanity” arayışının) payı ne kadardı? Acaba savunmadaki yetersizlikleriyle, en başından beri NBA’de olmayı hiç hak etmiyor olabilir miydi? Hepimiz bir göz yanılsamasına mı kurban gitmiştik? Bu soruları soranlar da vardı tabii. Her zaman olur... Ancak bu sorular, Copeland’ın hikâyesindeki büyüyü görmemize engel değil. Ve buradan bir ilham devşirmemize.

Copeland, Bursa’ya da boyalı alandaki itiş kakışa pek gelmeyen yapısı, ribaund zafiyeti ve yavaş ayaklarıyla beraber geldi. Ancak iyi yaptığını bildiğimiz şeyleri yine yapmaya, iş ahlakını sergilemeye ve görevini layıkıyla yerine getirmeye devam ediyor.

Copeland’ın dört sezona ve üç takıma yayılan 171 maçlık NBA macerası, bu sezonun başında New Orleans Pelicans tarafından serbest bırakıldığında bitti. Birkaç hafta sonra da, Tofaş’ta bir başka eski NBA oyuncusu Jordan Hamilton’ın halefi olarak BSL’ye merhaba dedi. Copeland, Bursa’ya da boyalı alandaki itiş kakışa pek gelmeyen yapısı, ribaund zafiyeti ve yavaş ayaklarıyla beraber geldi. Ancak iyi yaptığını bildiğimiz şeyleri yine yapmaya, iş ahlakını sergilemeye ve görevini layıkıyla yerine getirmeye devam ediyor. Bunun için de bir takdiri ve bu listede bir yeri fazlasıyla hak ediyor.

8) Deyan Ivanov (Yeşilgiresun Belediyespor)

(4 maç, 30 dk, 11 sayı, 7 ribaund)

Sezon başında lig fikstürü açıklandığında takvimlerimizde işaretlediğimiz maçlardan biri de Tofaş-Gaziantep Basketbol maçıydı. 19 Kasım’daki karşılaşmayı kırmızı-siyahlılar deplasmanda farklı kazandı ama maçta skoru gölgede bırakan iki detay vardı: Birincisi iki takımın maç öncesi ve sonrasındaki karşılıklı jestleri, ikincisi ligimizin tek yumurta ikizleri Deyan ve Kaloyan Ivanov’un aile içi rekabetine eklenen yeni sayfaydı. Kaloyan maçı 21 sayıyla tamamladı, Deyan ise eve 19 sayı ve 1 galibiyetle döndü.

Deyan yıl sonunda Rasid Mahalbasic’i kaybeden (eski takımı) Yeşilgiresun Belediyespor’a transfer olunca, rövanşın yeri ve zamanı da değişmiş oldu. 7 Ocak’ta nefesleri kesen maç uzatmaya gitti, Giresun’da bir kez daha kapalı gişe oynayan ev sahibi takım 84-79 ile galibiyete ulaşmayı bildi. Deyan bu kez yalnızca galibiyetle yetinmedi, kardeşini skorda da 13-12 geride bıraktı...

Mahalbasic’i Sevilla’ya kaptıran, Ricky Ledo’nun yerine gelen Toure’ Murry’den istediği verimi alamayan ve son olarak Okben Ulubay’ı da takasla Darüşşafaka Doğuş’a gönderen Yeşilgiresun Belediyespor'un lige heyecan katmaya devam edeceğine hiç şüphe yok. Ancak play-off potasında kalmak istiyorlarsa Ivanov’un 7 Ocak’taki performansını standart hâline getirmesi ve sağlıklı bir Ledo’ya kavuşmaları şart.

9) Jorge Gutierrez (Trabzonspor Medical Park)

(9 maç, 30 dk, 10.1 sayı, 5.2 ribaund, 4.7 asist, 1.2 top çalma, %58 iki sayı)

Sezona topla oynamayı seven iki guard Dwight Hardy ve Stefan Moody ile giren Trabzonspor Medical Park, dış oyuncu rotasyonunu UCLA mezunu Malcolm Lee ile tamamlamayı seçmişti. Etkili olmak için topa Hardy ve Moody kadar ihtiyaç duymayan, ceza şutlarını sokup savunmaya getirdiği enerjiyle faktör olabilecek Lee, kâğıt üzerinde güzel bir seçim gibi duruyordu. Ancak profesyonel kariyerinin genelinde olduğu gibi, bu potansiyeli sahaya yansıtmakta çoğu zaman zorlandı. Şimdilerde rotasyonda onun yerini alan isimse, kolej yıllarını Lee gibi Pasifik kıyısında geçiren Jorge Gutierrez.

Meksikalı oyun kurucu Berkeley kampüsüne önemli bir oyuncu adayı olarak gelmiş, Mike Montgomery’nin sisteminde yine Hardy/Moody kumaşında iki guard ile birlikte oynamıştı. İlk bakışta çelimsiz gözükmesine rağmen kolej düzeyinde üç pozisyonu birden savunabilmesi, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle NCAA’in en iyi savunmacılarından biri oldu. Son sınıf öğrencisiyken, Pac-12 Yılın Oyuncusu olma onurunu da yaşadı. Bu ödülü yirmi yıl önce, yine California’nın oyun kurucusu olarak alan Jason Kidd, D-League’de geçen iki kayıp yılın ardından Gutierrez’e NBA şansını uzatan isim oldu.

Kidd’in koçluğunda önce Nets’in, sonra Bucks’ın yedek oyun kurucusu olmaya çalışan Gutierrez’in NBA kariyeri bilindik sebeplerle kısa sürdü: Şutunu istikrara oturtamaması ve fiziğinin NCAA’deki savunma dominasyonunu NBA’e taşımasına izin vermemesi, onu Trabzon’da yeni bir kariyer başlatmaya sevk etti. Bu kariyerin de şimdiye kadar pürüzsüz ilerlediği söylenemez. Maç başına 10’un üstünde top kaybeden Hardy-Moody-Gutierrez üçlüsü içinde aslan payı, 4.6 ortalamayla Gutierrez’e ait. İstatistik kâğıdının her köşesini dolduran, maçın her ânının yoğunluğunu hisseden bir oyuncu Gutierrez, ancak dış şut sancıları peşini Avrupa’da da bırakmayacak gibi görünüyor.

10) Tre Kelley (BEST Balıkesir)

(6 maç, 29 dk, 13 sayı, 3.5 asist, 1.2 top çalma, %52 iki sayı)

2007-08 sezonunda bir çaylak olarak Avrupa kıtasına gelen Tre Kelley, kendini bir anda Euroleague takımlarından Cibona’nın direksiyonunda bulmuştu. Bir zamanların dev kulübü mali kriz içerisindeydi, ancak Chris Warren, Larry Ayuso ve Kelley sayesinde Zagreb’de önemli takımlara (bunlardan biri de Efes’ti) çelme takabiliyorlardı.

Mete Babaoğlu’nun yerine göreve gelen Hakan Demir, takımın dizginlerini vereceği kişiyi seçerken yeni bir risk alamazdı. Şehri ve takımı tanıyan bir veterana yöneldi.

10 yıl sonra Kelley’nin kariyerine baktığımızda, o günün vaatlerini yerine getirdiğini söylemek zor. D-League, Yunanistan, İtalya, Belçika, İsrail, Çin, Venezuela, Porto Riko ve sonunda Avrupa’ya ikinci lig seviyesinde bir dönüş. 2014-15 sezonunun bir bölümünde Pertevniyal forması giyen Kelley, ertesi yıl BEST Balıkesir’in küme yükselmesinde önemli bir rol oynamıştı. Ancak 2016-17 sezonuna Hapoel Holon formasıyla başladı, bu sırada Balıkesir’de guard rotasyonu Mike Green ve Josh Selby arasında paylaşılacak gibi duruyordu. Selby’nin Balıkesir günleri sahayı göremeden bitti, Green ise koç değişiminden sonra Karşıyaka’nın yolunu tuttu. Mete Babaoğlu’nun yerine göreve gelen Hakan Demir, takımın dizginlerini vereceği kişiyi seçerken yeni bir risk alamazdı. Şehri ve takımı tanıyan bir veterana yöneldi.

Şu ana kadarki performansıyla Kelley’nin, koçunu bu kararından dolayı pişman etmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. BEST Balıkesir onunla 6 maçta sadece 1 galibiyet alabildi belki ama her şeye sıfırdan başlayan bu koç ve oyuncu grubu, bir Euroleague takımını son topa kadar zorlayacak seviyeye geldiyse, burada oyun kurucuya da kredi vermeliyiz. Sezon başında hiç iyi gözükmeyen Austin Nichols ve Ike Ofoegbu’nun işin içine dâhil olmasıyla, Andrew Andrews ve Delroy James gibi yeni transferlerle Balıkesir temsilcisi kümede kalma iddiasını son haftalara kadar taşıyabilir.
BONUS: Anadolu Efes ve Banvit arasındaki “kazan-kazan” takası

19 Aralık günü, Spor Toto Basketbol Süper Ligi’nde çok sık rastlamadığımız bir habere rastladık: Anadolu Efes ve Banvit bir sezon içi takasa imza atmışlardı. Bu takasa göre, Anadolu Efes’in gelecek vadeden 19 yaşındaki yıldızı Furkan Korkmaz sezonun geri kalanını Banvit formasıyla geçirecek, karşılığında Can Maxim Mutaf da lacivert-beyazlı renkleri sırtına geçirecekti.

Furkan ve Maxim şimdiye kadar BSL’de yeni formalarıyla beşer maça çıktılar. Kısa rotasyonunda topla oynama anlamında Jordan Theodore’un yükünü biraz hafifletecek bir oyuncuya ihtiyaç duyan Saso Filipovski, genç yıldızına sorumluluk yüklemekten hiç çekinmedi. Anadolu Efes’teki süre ortalamasını 7 dakika artıran ve maç başına 20 dakika süre alan Furkan, 8.6 sayı, 2.8 ribaund, 2.8 asist ve 1.4 top çalmayla oynuyor. İlk beş maçtaki tek sıkıntısı, %48 olan şut yüzdesinin %42’ye düşmüş olması.

Maxim ise Banvit’teki kadar büyük bir rol bulamasa da, nokta atışı bir ekleme olabileceğini 16 sayı kaydettiği Beşiktaş Sompo Japan karşılaşmasında gösterdi. Aslında Perasovic, Maxim’den tam olarak Furkan’ın yerini doldurmasını beklemiyor. Onun görev tanımı, savunmada eşleştiği oyuncunun üretimini kısıtlamak ve hücumda ceza şutunu (çoğu zaman köşe üçlüğünü) sokmak yani literatüre “3-and-D” olarak giren oyuncu tipinin bir karşılığı olabilmek. Furkan’ın hücum çeşitliliğini sahaya getirmesi beklenen isimse, bu listeye yakında hızlı bir giriş yapması muhtemel olan yeni transfer Brandon Paul.

Furkan-Maxim takasının iki tarafa da sağladığı katkılar, Darüşşafaka Doğuş ile Yeşilgiresun Belediyespor arasındaki değiş tokuşu da hızlandırmış olabilir. Geçtiğimiz hafta yapılan takas neticesinde sezonun yükselen yıldızlarından Okben Ulubay'ı artık Daçka'da, Metin Türen'i ise Giresun'da seyredeceğiz.

Peronda Bekleyenler: Brandon Paul (Anadolu Efes), Delroy James (BEST Balıkesir), Anthony Bennett (Fenerbahçe), Ekene Ibekwe (Muratbey Uşak), Ramon Galloway (Halk Enerji TED Ankara Kolejliler)

Cem Pekdoğru

Senin için hazırladığımız haberler