Spor yazarları Beşiktaş'ın Monaco maçını yorumladı!

02.11.2017 - 08:57 | Son Güncellenme: 02.11.2017 - 08:57

Spor yazarları Beşiktaş'ın Monaco maçını yorumladı!

Spor yazarları ne dedi?

Güntekin Onay: İstediğimiz puanı aldık

BEŞİKTAŞ, maça çok hızlı başladı ve ilk 15 dakika sağlı sollu hücumlarla Monaco savunmasını hırpaladı. Ancak sürekli olarak yüksek toplarla ceza alanı içinde Cenk’i topla buluşturma düşüncesi verimlilik getirmedi. Kamil Glik çok tecrübeli bir stoper ve hava toplarında geçilmez bir kale.

MONACO ilk maçtaki görüntüsünden çok daha diri ve organize bir görüntü ortaya koydu. Şenol Güneş’in son haftalarda büyük form düşüklüğü yaşayan Talisca’yı ilk 11’de başlatmamasını yadırgamadım. Ancak kanat hücumlarıyla Quaresma üzerinden oynuyorsanız rakip ceza alanına Cenk dışında girecek tek oyuncu bu durumda Babel oluyor. Yani yeterli sayısal çoğunluk ile rakip savunmayı hataya zorlayamadı Beşiktaş.

İLK yarının son dakikasında yenik duruma düşmek ise planları değiştirdi ve 2’inci yarıda gol için oynayan bir Beşiktaş vardı. Bu kez daha direkt ve yerden oynayınca daha etkili oldu siyah-beyazlılar.

MAÇIN yıldızı Quaresma’nın kazandırdığı penaltıyı Cenk gole çevirince ihtiyacımız olan golü bulduk. Ancak Portekizli star çok önemli fırsatları da kaçırdı.

DÜN gece Cenk çok hareketliydi, Oğuzhan mükemmele yakın oynadı. Tolgay bir kaç basit top kaybı dışında iyi işler yaptı. Tosic çıkana kadar kusursuzdu. Pepe dikkatliydi. Beraberlik Monaco’yu devre dışı bıraktı ve liderlik yolunda temsilcimize avantaj getirdi. (Vatan)

Mehmet Demirkol: Talisca'sız olmaz

Monaco’nun son iki haftada orta sahasını daha iyi bir hale getirdiği, oradaki rol paylaşımının artık daha iyi olduğu açık. Şenol Güneş muhtemel bir ön alan baskısına tedbir mi getirmek istedi, yoksa Beşiktaş’ın ligde yaşadığı defansif zaaflardan mı bilinmez, Talisca’yı yedek bıraktı.

Ancak Talisca’nın dışarıda kalmasıyla elde edilen avantajlar, varlığıyla elde edilenlerin çok gerisinde kaldı. Talisca içeride olduğu zaman Quaresma’nın ortalarının etkisi çok büyük oluyor.

Babel, Cenk ve Talisca’nın hareketli oyunu Beşiktaş’ın ceza sahası içi avantajlarını zor engellenir hale getiriyor. O olmayınca sadece Talisca’yı kaybetmiyorsun. Aynı zamanda Babel ve Cenk de markaj altında kalıyor.

Yoksa Oğuzhan ve Tolgay iyi oynadılar. Oyunu ceza sahasına taşımakta bir zorluk olmadı. Ancak ceza sahasına girişleri hem nicelik hem nitelik açısından yetersiz kaldı. Maçın o ana kadar en iyilerinden Adriano’nun hatasıyla gelen gol bu krizi derinleştirebilirdi.

Neyse ki Tolgay’ın derin ve şahane pasına, Quaresma çok yapmadığı bir şey yapıp çerçeveyi karşıdan gören yerde topla buluşup penaltıyı aldı. Sonrasında Babel’in harika dalışında boş kaleye topu atabilse, Şenol Güneş Talisca’nın yokluğuna enteresan bir çözüm buldu diyebilecektik. Ya da sonraki 2 pozisyonda Cenk ve Babel’den pas alabilse...

Quaresma çizgiden ziyade içeri girerek oynamaya başladı ve bir oranda Babel ve Cenk’e üçüncü oldu. Monaco tam olarak ön alan baskısını 70’ten sonra yapmaya başladı. Evet bu orta saha bu oyun için daha doğru bir tercihti belki ama zorunlu 3 değişiklik Monaco’nun işine geldi.

İstediğin skor elindeyken evinde bu kadar orta sahayı yitirmenin cezası büyük olabilirdi. Neyse ki son vuruşlarda çok eksik kaldılar. (Fanatik)

Metin Tekin: Bu oyun liderliği hak ediyor

İlk defa 3'te 3'le başlanmış bir Şampiyonlar Ligi grup aşamasının ardından bunun sebeplerini dünkü Monaco maçında gördük. Evet, belki kazanamadı Beşiktaş ama oyunu ele alış bakımından grup liderliğini hak eden bir takım oyunu gördüm.

Talisca yoktu, Oğuzhan onun yerine çekildi, Tolgay orta sahadaydı. Oğuzhan'ın o bölgedeki en iyi oyunu oynadığını düşünüyorum. Tolgay'ın da özellikle Şampiyonlar Ligi performansı Beşiktaş için çok önemli.

Tamam, kendi sahanızda oynuyorsunuz ama geriye dönüp bakıyorum... Hiçbir zaman uluslararası düzeyde kendi oyun gücünü bu kadar iyi anlatabilen bir Beşiktaş inanın izlemedim. Belki oyunun son 5 dakikalık bölümünde pozisyon veren bir Beşiktaş vardı ama oyunun genelinde topa sahip olmada ve özellikle pas yapmada sezonun iyi oyunlarından biriydi.

Beşiktaş'ın şu an ligdeki konumu Şampiyonlar Ligi'yle kıyaslayınca aynı yerde olmayabilir ama kalitesi ligin üzerinde. Grubun ilk maçından önce telaffuz ettiğim için söylüyorum.

Beşiktaş'ın, Bayern Münih, Barcelona, Real Madrid gibi majör takımlar hariç herkesle yarışa girebilecek kadro ve oyun kalitesi var. Özellikle bu beraberlik sonrasında da gruptan çıkmanın, hatta lider çıkmanın hakkı olduğunu düşünüyorum.

Bireysel performanslara gelirsek; kafamda geldiği gün çok soru işareti olan Babel'in bir kez daha bu seviyenin oyuncusu olduğuna şahit olduk. Dün harika değildi belki ama bu seviyenin oyuncusu olduğunu gösterdi.

"Büyük maçlarda oynayamıyor" denilen Oğuzhan öne çıktı. Bu takımda Avrupa markalı Talisca ve Negredo'nun kenarda oturduğunu varsayarsak; doğru kullanımla birçok şeyi hayal ettirebileceğini gördük.

Sonunda Monaco'nun da çok önemli bir kadro olduğunu söyleyemeyiz ama çok önemli bireysel yetenekler olduğunu söylemek yanlış olmaz. İki maçta alınan 4 puan Beşiktaş'ın hangi seviyede olduğunun belgesidir. (Sabah)

Ömer Güvenç: Farketmezzz...

EVET dün akşam 4’te 4 yapıp gruptan çıkmayı garantilemek istiyorduk. Maç başladı, ilk 20 dakikayı gördükten sonra ‘Tamam bu iş bitti’ dedik. Gerçekten çok iyi oynuyorduk. Monaco da en az Avrupa Ligi için sahadaydı. İlk 20 dakikadan sonra dengeyi sağladı. Gol bekliyorduk ama biz yedik.

Zincirleme hata yüzünden. Önce Adriano kaptırdı, Pepe adamının üzerine gidip vurdurmamak yerine geri kaçtı Lopes de ayak içi plaseyle gol yaptı. Fabri iyi bir kaleci. Top iyi yere gitmesine rağmen çıkarabilirdi.

ÇOK kritik bir zamanda 1-1’i yakaladık. 2. yarıya hızlı ve istekli başladık. Kontrataktan onlar pozisyona girerken, net pozisyonları kaçıran bizdik. Babel geveleyip durması, top ağlara gidecekti. Sonra da Quaresma ‘kaçır’ deseler kaçıracağı bir gol kaçırdı ve boş kaleye atamadı. Sonra panik halindeydik. İstediklerimizi yapamadık.

SAHANIN en iyisi Tolgay çıktıktan sonra çok zorladık. Bravo saha Tolgay! Tolgay çıkıp, Mitrovic’in oyuna girmesi beni ‘Şenol Güneş beraberliğe razı’ düşüncesine itti. Orta sahada çok top kaybediyorduk, Şenol Hoca iyi bir hamle yaparak Talisca’yı oyuna aldı.

ŞİMDİ ne olacak? Bu yazıyı Porto-Leipzig maçının skorunu bilmeden yazıyorum. Ama o maçın sonucu ne olursa olsun hiç farketmez. Eğer futbolun adaleti varsa şimdiye kadar oynadığımız futbolla, gösterdiğimiz performansla biz bu gruptan çıkarız.

QUARESMA, golü kaçırdığın için değil (Herkes kaçırır) ama yaptığın iş, iş değil. Yaptığın hareketin karşılığı direkt kırmızı. Yapma be güzel kardeşim. (Vatan)

Cem Dizdar: Top böyle istedi

Denenmemiş değilse bile epeydir rast gelmemiştik, Beşiktaş klasik 4-3-3’e yakın bir formasyonla sahada. Monaco’nun zorunlu değişikliklerine karşı Şenol Güneş orta sahayı hem temkinli oyuna hem ofansif yaratıcılığa uygun hale getirmiş. 6. dakikada Beşiktaş’ın sol korner bayrağı yakınlarında Tolgay’ın süslü pasıyla başlayan bir atak var ki...

Alan kullanımı ve zamanlama şahikası paslaşmalarla takımın Monaco’nun sağ kanadına sızdırdığı Gökhan’ın sonuçsuz kalan ortasıyla nihayete erdi ama başından sonuna şahit olunanlar insanların futbolu neden sevdiklerinin uygulamalı örneğiydi...

İlk yarı boyunca iki takım için de kolektif gayretin, beceriye yükseltilmiş hünerin, takımdaşlığın hizmetine sunulmuş yeteneğin envaiçeşidini gördük. Devrenin sonunda o golü de yemeseydik devre arası muhabbetlerimiz daha lezzetli olurdu şüphesiz ama gördüklerimiz umutsuzluğun panzehiriydi...

İkinci devre Beşiktaş, o 6. dakikada yaptıklarını çoğalttıkça oyun da izlemeye doyulmaz hale geldi. 70’e kadar böyle giden oyun ardından bir ara ritim kaybetse bile iki takımın kazanma arzusunun alevi hiç sönmedi.

Topu hem daha çok hem daha ustaca kullanan Beşiktaş bu maçı kazanamadıysa durumu ‘futbolun ruhu’na uyabilecek metafizik yaklaşımla açıklamak en azından bana iyi geliyor: “Top böyle istedi!”

Bu maçı izleyen hiç kimse sonuç hariç “Boşa zaman harcadım” diyemez. Size de tuhaf gelmiyor mu? Bu ülkenin bir takımı bu oyunu uluslararası seviyede bu denli izlenir hale getirebilirken, ayağımızı bastığımız topraklarda futbol neden bu denli vasat oynanıyor? Sadece ‘yabancı oyuncu sayısı’ ile mi açıklayacağız bu durumu? Ya hepimizde olması gereken bilgi?..

Ve son not: Herkesi ‘uslu çocuk’ olmaya çağıranlara karşı kim ne derse desin, ayakta maç izleme haline bayılıyorum. Dün akşam bütün stat ayaktaydı. Hal böyle olunca sahadakilerin de ‘oturması’ mümkün olmadı!.. Ya da tersi... Oyun aktıkça kimse yerinde oturamadı!.. (Fanatik)

beIN Sports

Senin için hazırladığımız haberler